Milano! Tarih ve modernizmin iç içe oldu nadir şehirlerdendir. Bir yanda tarihin kokusunu damarlarınızın en uç noktalarına kadar çekerken, diğer yandan modanın son trendlerinin bu şehirde çıktığına tanıklık edebilirsiniz. Lombardiya bölgesinin başkenti olmakla beraber şehir İtalya’nın en büyük ikinci büyük kenti olma özelliğini de taşımaktadır. Geçmişin artistik gerçeğinin yanı sıra Milano, modern kent planı ile övünç duymaktadır. Modern binalar, özellikle Piazza Cavour, Via Turati, 30’dan fazla katı bulunan Piazza della Repubblica ve çevresinde yeni iş merkezleri kurulmakta olan 36 katlı Pirelli Gökdeleni’nin bulunduğu Piazza Duca d’Aosta gibi caddelerde görülebilir. 1964 yılından beri hizmet veren yeraltı metrosu bugün 5 hatlıdır.
MİLANO’DA KONAKLAMA
Modanın başkenti ve İtalya’nın en büyük ikinci şehri olması konaklama konusunda sıkıntı yaşayacağınız anlama gelmiyor tabi ki de. Şehirde birçok otel ve hostel mevcuttur. En pahalı ve ekonomik olmaları genelde Duomo meydanını üst olarak konuşlanmışlardır. Meydandan ne kadar uzaksa o kadar ucuz olabiliyor. Ben Milano International Hostel’i tercih ettim. Merkezden uzak olmasının yanı sıra son derece ucuz ve kibar bir karşılamaya rastladım. Hemen hostelin dibindeki metro istasyonundan istediğiniz yere gitmeniz mümkün. Farklı alternatiflerle aradığınızı konaklama noktasını bulacağınızdan eminim. Her bütçeye uygun bir yer bulmak mümkün bu şehirde.
MİLANO’DA NE YENİR?
İtalya’ya gelmişsiniz ne yenir mi diye soruyorsunuz? Şakası bile kötü. Hatta şöyle bir durum var. İtalya’ya gelip pizza yemeden dönenler havaalanında bir takım sualler soruluyor ve pizza yemediğinizi söylediğinizde İtalya çıkış mührünün yanı sıra birde kocaman bir pizza mührü basıyorlar ve bir daha İtalya’ya giriş yapamıyorsunuz. Tabi ki de şaka yapıyorum. Ama buralara kadar gelip o Milano usulü bir İtalyan pizzası yememek olmaz. Ama başlıca tanıtacak olursak yine de Luini’ye gidip Panzerotti yememek olmaz. Nerede bu Luini? Dediğinizi duyar gibiyim. Merak etmeyin Milano’da kime sorsanız burayı mutlaka biliyordur. Yardım ederler. Panini yemeyi de unutmamak gerekir buralarda. Bu arada şunu da belirtiyim. Yediğim en iyi Margaritalar burada. Kesinlikle demenizi tavsiye ediyorum. Duomo meydanının etrafında çok güzel restoranlar var ama burada dikkat etmeniz gereken tek nokta yediğiniz yemek olmayacak. Yemeğin yanında içeceğiniz meşrubatların fiyatına dikkat edin. Sonra hesabı istediğinizde bir bardak kolaya 5€ vereme durumunda kalabilirsiniz. Malum buraya geldiniz bi lazanya yemeyi de hakkettiniz demektir. Afiyet olsun.
MİLANO’DA GEZİLECEK YERLER
Mutlu ülkede bu kadar mutsuz insan varken burada neler yapılabilir acaba? Mutsuz diyorum çünkü nedense bütün bloggerler mutsuz olacak fişlemişler bu şehri. Hakikatten de öyle ama. İnsanları bir mutsuz bu şehrin. Sürekli somurtan insanlar ile karşılaşmanız kaçınılmaz bir gerçek. Ama yine de turistlerin azına kadar doldurduğu bu şehirde biraz neşe kaynağı olmuş. Genel olarak Duomo meydanında konuşlanmış olan turistik noktalar hep bu civarda olup düzgün bir rota yapıldığında rahatlıkla bir günde dolaşılabilecek bir pozisyonda hepsi. Şehrin merkezinde dünyanın en büyük Gotik tarzdaki katedrali olan Duomo di Milano, dünyanın en eski alışveriş merkezlerinden biri olan Galleria Vittorio Emanuele II ve dünyanın en büyük tiyatro binalarından La Scala bulunur. Genel olarak sıralayacak olursak da;
- Duomo Katedrali
- Santa Maria delle Grazie Basilica (Saint Mary of the Graces)
- Cinque Vie
- Galleria Vittorio Emanuele
- Pinacoteca di Brera (Brera Sanat Galerisi)
- Sforzesco Şatosu
- La Scala Opera Evi
- Museo del Novecento
- Brera Bölgesi
- Corso Como
- Como Gölü
- Navigli
SON NOKTALAR
Olabildiğince kısa tutmanızı öneririm. Öyle aman aman dolaşılacak yerler yok diyebilirim. Dilediğinizce yiyin için ama doyasıya gezilebilecek bir şehir değil burası. Etkinliklere katılabilirsiniz. Ziyarette bulunmadan evvel şehirdeki festivallere veya konserleri takibe alın. Şansınız varsa akşamınızı daha da eğlenceli hale getirebilirsiniz. Aperitivo saatlerini kaçırmayın. Milano’nun güzel alışkanlıklarından biri 18:00-21:00 arası aperatif saati. Neredeyse tüm cafe ve restoranlarda bir içecek ile birçok yerel atıştırmalık tat deneyerek İtalyan mutfağının küçük ayrıntılarını yakalayabilirsiniz. Dünyanın ilk Prada mağazası Galleria Vittorio Emanuele içinde. Bir şeyler almasanız bile bir göz atmanızdan ne zarar gelebilir ki.
Avrupa’da ki en büyük aktarma istasyonlarından birisi olduğu için emin olur Milano’ya yolunuz mutlaka düşmüştür veya düşecektir. Bir gününüzü ayırıp ne var ne yok diye bir bakmaya değmeyecek şeyler yok. En azından “Milano’ya gidiyorum ben” görgüsüzlüğünü yapabilirsiniz. Sonraki yazılarda görüşmek dileği ile.