Kışın bir vakti düştük yollara. Çalıştığım firmanın işle alakalı bir grup gezisi vardı. Bende mecburiyetten hiç huyum olmasa da gruba dahil oldum. Bira yandan belimle alakalı problem yaşarken. Bir yandan da gruptan kaçıp tek başıma şehri keşfetmek için düştüm yollara. Bu arada belimde de sinir sıkışması, bel fıtığı tarzı bir şey olduğunu söylediler. Her neyse.
Türkiye üzerinden direkt uçuşlarla buraya ulaşım sağlayabilirsiniz. Sabahın en erken saatinde şirkette buluştuktan sonra çıktık yola. Hedef öncelikle havaalanıydı. Büyük bir grup olarak kimimiz servisle kimimiz hava alanında bulduk kendimizi. Ufak bir bekleyişten sonra pasaport işlemlerini de geçtik. Sağolsun finans koordinatörümüz Faik A. bir lounge ısmarladı. Tabi bu arada sadece ben ve benim müdürüm Ulaş C. loungedeyiz. Grubun diğer kalanına uçuş kapısını ve saatini söyledikten sonra dış hatlarda serbest zaman verdik. Biz loungede kahvaltı ederken diğer grup arkadaşlarım çılgınlar gibi duty free de alışverişe vurmuşlar kendilerini. İlk defa çıkan da var tabi aralarında. O heyecanı hala unutmam.
Kısa bir uçak yolculuğunun ardından Berlin Tegel havaalanına inmiş olduk. Sağolsun şirket bizi karşılayabilmesi için kocaman bir otobüs göndermiş. O yüzden hava alanından merkeze nasıl ulaşım sağlayabileceğinize dair bir bilgim maalesef ki yok. 30 dakika kadar ufak bir yolculuğun ardından otelimize geldik. Biraz zamanım vardı bende hemen kendimi dışarıya atıyordum ki çalışma arkadaşlarım takıldılar. Kaçamadım. Zorla döner yedirtildim. Türkiye’de yediklerim yetmiyormuş gibi bide burada yedik. Her neyse gruba uymak zorundayız sonuçta. Otele geri dönen diğer çalışma arkadaşlarımı bıraktıktan sonra ben kendimi vurdum Berlin sokaklarına.
Gecesi bir güzel gündüzü bir güzel olan Berlin’de siz siz olun kışın gitmeyin. Bu ne soğuktur arkadaş. Alışkın değilim bu kadar soğuğa. Sokaklardaki insanlar hafta sonunun tadını çıkartırcasına atmışlar kendilerini dışarıya. Doyasıya eğlenen insanlar noel pazarlarını da hiç boş bırakmıyor. Zıngazınk dolu resmen. Girmeye cesaret etmedim. Dolaşacağım daha birçok yer var. Bir süre yürüdükten sonra kendimi Brandenburg kapısında buldum. Havanın eksi derecelerde olduğunu varsayarsak tüm ihtişamı ile meydanı doldurmuş turistlerle kendi şovunu yapıyordu.
Biraz zaman geçirdim. Zamanımın az olmasından dolayı dönmeye karar verdim. İş gezisi sıkışık bir programdı sonuçta. Ertesi gün sabah erkenden kalktık ve otobüs ile hızlı bir Berlin turu ile güne başladık. Önceliğimiz katledilen Yahudiler anıtı oldu. Otobüsle sadece yanından geçtik. Üzücü oldu biraz benim için. Hayatını kaybetmiş Yahudiler için bir anıt mezar olarak tasarlanmış. Devam ettik ve kendimizi bir an duvarda bulduk. Burada durmak lazımdı ve durduk ta. Doğu Berlin ile batı Berlin arasındaki en büyük ayırıcı unsurdu bu. 1961 yılında başlamış ve 46 km uzunluğunda olan bu duvardan sadece belirli bir bölümü var. Ama şehirde dolaşırken dikkat ederseniz yollarda kırmızı taşların döşeli olduğu bir hat göreceksiniz. Bu kırmızı hat zamanında Berlin duvarının olduğu yeri temsil ediyor.
Soğuk savaş döneminde en büyük ve en önemli geçiş noktalarından biri olan Charlie Checkpoint hemen karşımızda. İlginçtir ki kontrol kulübesi orijinaline uygun olarak tasarlanmış. Orijinal olan kulübe hemen yanında bulunan Charlie Checkpoint Müzesinde. O kadar büyük bir düzlük düşünün ki Berlin buraya konuşlanmış. Modern Berlin ve savaş döneminden kalma eski Berlin. Eski Berlin’in yapıları savaş döneminin hatıraları ile dolu. Zamanında çok çektiği belli. Eski binalarda oturan bir sürü aile. Toplama kampı gibi tek giriş çıkışlı apartmanlar. Öte yandan modern Berlin’de ise eskisinin tam aksine yeni kurulmaya başlanılmış bir şehir diyebilirim. Tamamen modernizasyona ayak uydurmaya çalışılıyor desem yeridir. Şöyle bir bilgide edindim. Zamanında savaş döneminde Berlin yoğun bombardıman altındaymış. Yeni kurulan binaların zemin çalışması yapılmadan evvel belediyeden zemin etüdü çalışmasının yanı sıra bomba haritası da istenilmesi gerekiyormuş. Soğuk savaş döneminde Berlin’de o kadar çok bombalama olayı olmuş ki bunların bazıları patlamış bazılar patlamamış. Kötü olayların yaşanmaması için hangi bölgeyi hangi ülke bombalamışsa o ülkeden bomba haritası çıkartılıp bombanın olup olmadığı öğreniliyor. Eğer ki bomba varsa özel bir ekip tarafından dikkatli ce kazı çalışması yapılıp çıkarılan bombaların imhası sağlanılıyormuş. Biraz daha gezdikten sonra kendimizi Charlottenburg sarayında buluyoruz. Normalde noel pazarında sıcak şarap içmeyi planlıyorduk ama sabah erken saatte bize hizmet veremeyeceklerini söylediler bizde sarayın bahçesine kendimizi attık. Kış dönemi dolayısı ile restorasyonlar için kurulmuş iskeleler var. Biraz üzücü oldu. Tabi zamanımız olmadığı için sarayın içini göremedik.
Berlin genel anlamda pek dolaşmasam da bir kez daha geleceğimden eminim. Bu sefer tadını çıkartacağım. Girmem gereken müzeler, görmem gereken meydanlar, denemem gereken lezzetler var. En kısa zamanda tekrar görmek dileği ile.