Prag, Roma’dan sonra beni büyüleyen şehirlerin başında geliyor. Belki de kültürel farklılıklar beni cezbetmiş olabilir. Bir tarafta Bizans-Roma kültürünün esintileri ile süslenen binalar sizi selamlarken, diğer yandan da Gotik mimari sizlere kapılarını açıyor. Öncelikle şunu belirtmeme izin verin. Prag’ta dolaşırken planınızı iyi düzenleyin ve zamanınızı iyi kullanın derim. Bu güzel şehirde sizleri nelerin karşılayacağını bilemezsiniz. Prag her köşe başında orta çağların en iyi korunmuş yapılarını burada bulabilir, aralarında kaybolabilirsiniz. Belki birden Harry Potter filminde hissedebilirsiniz belki de başka bir yerde. Başlıca sıralamak gerekirse de;
- – Karl Köprüsü
- – Eski Kent Meydanı
- – Astronomik Saat Kulesi
- – Aziz Vitus Katedrali
- – Prag Lalesi
- – Petrin Kulesi
- – Prag Metronomu
- – Petrin Tepesi
- – Dans Eden Ev
- – Altın Yol (Kalenin içerisinde)
- – Yahudi Mahallesi (Josefov)
- – Wenceslas Meydanı
- – Aziz Niklaus Kilisesi
- – Belediye Binası
- – Prag Ulusal Müzesi
- – Narrowest Sokağı (Dünyanın en dar sokağı olarak anılır)
Benim bunların arasında gezmediklerimde var tabi ki de ama vaktiniz bol ise iyi bir zamanlama ve plan ile birlikte buraları doya doya dolaşabilir, gotik yapının, ortaçağ ruhunu yakalayabilirsiniz.