30 Kasım Cumartesi 2024
Ana SayfaEgeİzmirÇeşme Kalesi

Çeşme Kalesi

Çeşme kalesi 2. Beyazıt döneminde  1508 yılında Aydın Valisi Mir Haydar tarafından Mimar Ahmet oğlu Mehmet’e yaptırılmıştır. Günümüze kadar çok iyi bir şekilde korunarak gelen kale içinde Çeşme Arkeoloji Müzesi yer almaktadır.

EVLİYA ÇELEBİ, SEYAHAT NAMESİ’NDE ANLATTI

16’ncı yüzyıl başlarında Piri Reis’in haritasına işaretlenen kaleyi 1671’de gören Evliya Çelebi, ünlü eseri Seyahat name’de şöyle anlatmıştı:

“Deniz kıyısında bir alçak kaya üzere; batı tarafı deniz, doğu tarafı bayırlı sahra ve dağdır… Kale içindeki hanelerin hepsi batı tarafından Sakız Adası’na doğru denize nazır elli adet toprak örtülü evlerdir. Dizdarı ve 185 neferi hep bunda otururlar. Kalesi dörtgen şekilli, taş yapılı Hoşa-bad kalesidir. Bu kale doğudan batı tarafına uzunlamasına olup boyu yokuş aşağı hendek kenarında iki yüz adımdır ve genişliği yüz elli adımdır. Bu hesap üzere kale çepeçevre yedi yüz adımdır. Üç tarafı derin hendektir. Lakin batı tarafı kayalarını deniz dövdüğünden hendeği yoktur. Kıbleye (güneye) bakan varoşa açılır sağlam demir kapası vardır. Hendek üzerinde zemberekli asma köprü ile geçilir köprü vardır. Bu kapı tarafı iki kat kale divandır. İç kalenin batıya nazır bir demir kapısı var ki, üzerinde tarihi yazılı olan kapıdır. Bu kapıdan içeri bir kat demir kapı daha vardır. İç kale böylece iki kat kapı olmuş olur. Bu iki kapının üstünde Sultan İkinci Bayezıd’ın üst kat cami var.”

ÇEŞME KALESİ YAZITLARI 

Çeşme kalesinde dolaşırken 3 parça yazıta denk geleceksiniz. Orada zaman kaybetmeden dolaşabilmeniz için bu yazıtların büyük bir kısmını sizlere sunuyorum. Hem dolaşırken Çeşme kalesinin zamanında nasıl bir önemli nokta olduğunu hem de tarihi yaşamanızı sağlayacaktır.

İlk olarak Mora’ya isyan çıkarmak için ulaştıkları Koron Kuşatmasından sonuç alamayan Ruslar orayı bırakıp navarin üzerinden yürümüşler ve ele geçirmişlerdi. Ardından vire ile teslik aldıkları İcontari’de ki Türk muhafızlarını, teslim anlaşmasında söz verdikleri halde yakmaktan çekinmediler. Daha sonra ise Modon’u kuşatmışlar. İçerideki az sayıda Osmanlı şiddetle direnmeye devam ederken Serasker Muhsinzate Mehmed Paşanın yardıma gönderdiği 7 bin kişilik bir birliğin yetişmesi üzerine düşmana büyük bir darbe vurdu. Böylece Ruslar Mora’da daha fala tutunamayacaklarını anlamışlardır. Üstelik yerliler tarafından daha önce kendilerine 100 bin silahlı adamın hazır beklediği bildirilmiş olduğu halde, bunun gerçekleşmemiş olması yüzünden Rus komutan aldatılmış olduğu düşünüyoruz. Buna karşılık hiçbir askeri özelliği olmayan yerli isyancılar da yapmadıklarını, dolayısıyla uzun zamandan beri rahat bir şekilde yaşadıkları Osmanlı iradesine karşı kışkırtılmakla oyuna getirildiklerini düşünüyorlardı. Bu durum Muhsinzade Mehmed Paşa komutasındaki Osmanlı kuvvetlerinin Mora’da ki temizlik harekatını kolaylaştırdı. Disiplinsiz, çapulcu isyancılar kolayca yakalanarak etkisiz hale getirildi. Ele geçirdikleri bütün kale ve şehirlerden çekilmek zorunda kaldılar. Gerek Ruslar, gerekse asiler büyük kayıplar verdiler. Böylece Mora’da asayiş sağlanmış oldu. Buradaki başarısızlıklarından dolayı Muhsinzade Mehmed Paşa “Mora Fatihi” ünvanını almıştır.

İstanbul’da ise Rus ordusunun Akdenize gelişi, gelişen olaylarla ve mora isyanıyla doğrulanınca acele hazırlıklara başlanıldı. Mayıs 1770 başlarında donanma İstanbul’dan ayrıldı Donanmanın başında Kaptan-ı Derya Hüsameddin Paşa bulunuyordu. Mora surlarına yönelen Osmanlı Donanması Benefşe önlerinde Rus donanmasıyla karşılaştı. Yapılan ilk çarpışmadan sonra çekilmek zorunda kalan Osmanlı donanmasını Anapoli’ye kadar izledi. Fakat burada yapılan çarpışmayı Ruslar kaybettiyse de bu küçük çaplı atışmalardan kesin bir sonuç alınamadı. Bundan sonra yapılan Koyun adaları önündeki çatışmada bir gövde gösterisinden ileri gidemedi.

Ancak buradan ayrılan Osmanlı donanması yanlış bir kararla Çeşme Limanına girdi. Donanma için pek küçük olan bu limanda gemiler adeta üst üste yığılmış bir şekilde durmak zorunda idi ki, böylece gemilerin hiçbir manevra kabiliyeti kalmıyordu. Kaptan-ı Derya Hüsameddin Paşa ise askerlere ve gemicilere güvenemiyor, çoğu maaş için kendisini donanmaya yazdırmış olan bu disiplinsiz insanlarla, bir deniz savaşına girişmeyi çok tehlikeli buluyordu. Zaten küçük çaplı çatışmalardan bir sonu. Alınamamasının bir sebebi de, Hüsameddin Paşa’da ki askere güvensizlikti. Fakat bütün uyarılara rağmen Çeşme limanına girme kararından vazgeçemedi. Bu durumu fırsat bilen Rus donanması ise Çeşme Limanının ağzına kadar gelerek bombardımana başladı. Osmanlı gemileri de buna karşılık verdi. Top ateşi ortalığı dumana boğmuştu. Rus amirali Kont Aleksey Orlov, İngiliz Elphistone’un planına uygun olarak bu karışık durumda, 4 gemisini limana sokarak Osmanlı donanmasını ateşe vermeyi başardı. Yangın sıkışık durumda bulunan bütün gemilere yayıldı. Böylece 14 kalyon, 6 firkateyn ve 50 adet değiştik gemiden oluşan Osmanlı donanması tamamen yok oldu. (7 Temmuz 1770). 10 bine yakın insan kaybına da sebep olan ve aslında İngiliz Amiralinin kurnazlığı ile kazanılan bu Rus başarısı, Çariçe’yi öyle sevindirmişti ki bu günün anısına Petersburg’da bir abide yaptırıldığı gibi Aleks Orlov’a da “Çeşme Kontu” ünvanını vererek madalya takmıştı. Öte yandan Bu facia Akdeniz’de Osmanlı gücü bırakmadığı gibi Çanakkale Boğazı ve İstanbul yolunu düşmana açık, savunmasız bir hale getirmişti. Sultan 3. Mustafa, Kaptan-ı Derya Hüsameddin Paşa’yı görevden alıp yerine Rodos Sancak beyi Cafer Beyi atadı. Ardından da Venedik’liler ‘den gemi alma girişimlerinde bulunuldu. Fakat Venedik’liler buna razı olmadılar. Bunun üzerinde tersanelerde bulunan birkaç eski kalyonu çaresiz, Çanakkale’ye göndererek Boğaz’dan düşman gemilerinin geçmesini önlemeyi düşündüler. Tecrübeli denizci Cezayirli Hasan Paşa’ya da Çanakkale muhafızlığı verildi.

Buna karşılık Çeşme başarısından sonra İngiliz Amiral hemen İstanbula yürüyüp şehri topa tutarak Osmanlıları barışa zorlamayı teklif etti. Fakat Rus komutan buna cesaret edemeyerek Boğaz çevresindeki bir adayı ele geçirip Çanakkale’ye giriş-çıkışı durdurmayı ve böylece Osmanlı başkentini ekonomik olarak ablukaya almayı daha uygun buldu. Bu amaçla Limni adasına asker çıkardı. Adadaki askerlerin hepsini kaleye sığınmıştı. Aylarca süren direnişle kaleyi düşmana vermediler. Öte yandan Osmanlı hizmetinde bulunan Baron de Tott da gelip Çanakkale’de savunma tedbirlerinin alınmasını denemesinden başka Çanakkale Boğazı’na girme teşebbüsünde bulundu.

Limni kalesini savunanlar ise, açlık tehlikesiyle karşı karşıya idiler ve ısrarla yardım istiyorlardı. Çanakkale’de bulunan Hasan Paşa, Limni’nin elden çıkmasıyla diğer bütün adalarında tehlikeye düşeceğini biliyordu. Bu yüzden çılgınlık diye nitelendirilebilecek bir hareket yapmaya karar verdi. Durum çok nazikti ve İstanbul’dan gelecek yardımı beklemeye bile tahammülü yoktu. Güvendiği 1100 seçkin askeri alarak, kendisi de başlarında olduğu halde gece karanlığında küçük nakliye gemileriyle adaya çıktı. Bu arada casuslar aracılığıyla düşmana da şaşırtmaca bir haber gönderdi. Buna göre Osmanlılar 12 bin kişilik bir kuvvetle adaya saldırmaya hazırlanıyorlardı. Bu haberin verildiği tedirginlikle Ruslar, Hasan Paşa kuvvetlerinin kaleye yaklaştığını görünce bir baskına uğramamak için kuşatmayı kaldırıp gemilerine döndüler. Bu durumu göre Hasan Paşa onların çekilmesini fırsat bilerek ani bir saldırı yaptı. Ve bir miktar kayıp verildi. Cezayirli Hasan Paşa ise “Gazi” unvanı verilerek vezirliğe yükseltildi ve Kaptan-ı Derya yapıldı. (Ekim 1770)

Öte yandan Çeşme zaferini paylaşamamaları yüzünden aralarında gerginlik bulunan İngiliz ve Rus amirallerini idare ettiği Rus donanmasının Midilli ve Rodos ve Eğriboz adalarını işgal girişimleri de sonuç vermedi. Bu arada donanmadaki İngiliz subaylar ayrıldı. Böylece Rus donanması Ege Denizini terk etmek zorunda kaldı. Bununla birlikte Rusların Mısır’da merkeze isyan halinde bulunan Bulut Kaptan Ali Paşa ile anlaşma çabaları ve Beyrut’u topa tutup asker çıkarma girişimleri de sonuçsuz kaldı. Ruslar Ege denizine geri dönüp Bodrum, İstanköy ve Sakız gibi yerlere asker çıkartıp tutunmak için yaptıkları son girişimlerde pek başarılı olmamıştır.

CEZAYİRLİ (PALABIYIK) GAZİ HASAN PAŞA ( 1715 -1790 Bulgaristan)

Sayılamayacak kadar büyük başarılara imza atan gazi Hasan Paşa, ülkemizde ilim ve eğitimin yayılması, donanma ve tersanede ehliyetli, çağdaş mühendislik bilgilerine sahip kişilerin çalışarak başarılı olması amacıyla, 1773 senesinde, Haliç’te Tersane-i Amirenin Darağcı semtinde, büyük maçumanın bulunduğu mahalledeki bir gözde, Tersane hendessehanesini kurmuştur. Burası 1784’te Mühendishane-i Bahri Hünayun, 1795’te Mühendishane-i Berri-İ Hümayun, 1883’te Hendese-i Mülkiye mektebinin doğurmuş ve İstanbul Teknik Üniversitesi, Deniz harp Okulu ve Yüksek denizcilik okulunun kuruluşlarına ön ayak olmuştur.

Çeşme deniz savaşından sonra Rus donanması, Aleksis Orlof, Spiridof ve Elfinston filoları ile Ege denizine hakim olmuşlardı. Amaçları sonunda Çanakkale boğazını ele geçirmekti. Aleksis Orlof başkomutan durumundaydı. 12 Temmuz 1770 günü Elfinston, Çanakkale boğazına hücum etti. Ancak istihkamlar tahkim edildiğinden ve top atışları başarılı olmadığından Ruslar geri çekilmek zorunda kaldılar. Bunun üzerine Ruslar bölgeye hakim olan Limni adasını ele geçirmek için Limni kalesini muhasara ve bombardımana başladılar. (20 Temmuz 1771) Çanakkale boğazı hafızı Ali Paşa’ya muhasara haberleri iletilerek acele imdat istendiği halde bir ay süreyle hiçbir yardım gönderilmemiş, ancak Cezayirli Hasan Paşa İzmir’den Çanakkale’ye gelerek imdada koşmaya teşebbüs etmiştir.

Limni kalesinde 400 Türk bulunmaktaydı. Kadınlar, çocuklar ve ihtiyarlar da savunmaya yardım ediyorlar, kale bendinden topladıkları taşları taşıyarak, hücum eden Rusların üzerlerine atıyorlardı. İngilizler ve İsveçli gönüllüler de muhasara eden Ruslara yardım ediyorlardı. Kale teslim olmaya yanaşmayınca 4000 kişilik bir kuvvet kuşatmaya katılmak için karaya çıkarılmıştı. Muhasara uzadıkça Limni kalesinde yiyecek, su ve cephane azalmaya başladı. İmdat gelmesinden ümit kesilince kaleyi teslim şartlarını Rus elçilere müzakere başladılar.

Cezayirli Hasan Paşa, Limni adasına yardıma gitmek üzere kendisine asker ve tekne cerimesini İstanbul’a iletti. Barın de Tott bu fikre karşı çıkarak başarı şansı olmadığını söylediğinde, ricalı devletten aldığı cevap şu oldu; “Hareket başarılı olursa mesela yok. Ancak muvaffak olmazlarsa birkaç bir serserisinden kurtulmuş oluruz.”

Sonunda İstanbul’dan bir hattı Hümayun gelerek Limni’ye yardım edilmesi için Ali Paşanın 2000 nefer Kaptan-ı Derya Cafer Paşanın 1000 nefer kalyoncu vermesi emredildi. Cezayirli Hasan Paşa, donanmadan ayrılmış olan 1070 kalyoncuyu yanına alarak Seddülbahir Kalesine gitti. Kendisine verilecek olan diğer 2000 askeri 7 gün beklettikten sonra durum Ali Paşa’ye bildirdi. Tekrar kendisine vahdetlerde bulunuldu. Sonunda vakit kalmadığı düşünülerek kalyoncuların kayıklara bindirilmesini emretti. Birkaç çektiri ve firkate bu kayıkları himaye ediyordu. Büyün kayık ve gemi adedi 23 parça idi. 1070 kalyoncu neferi ile gece karanlığından istifade ederek 5-6 Ekim arasında denize açılıp yelkenleri bastırdı. Rüzgar fırtınaya çevirip, firkate kaptanlarını daha ileri gitmelerinin tehlikeli olacağı rapor ettiklerinde bunlara önem vermedi. Böyle havalarda Rus kalyonlarının karakol görevi yapmayacağını kestirmişti. Limni adasının kuzeyinden geçerek Yüzbaş Limanına girdi.

Askeri kıyıya çıkararak kayık ve gemileri Çanakkale’ye dönmelerini emretti. Askerlerine bu teknelerin asker getirmek üzere gönderildiğini söyledi. Ayrıca geriye dönüş olanağını ortadan kaldırmıştı. Kazanmaktan başka çıkış yolları kalmamıştı. Cebri yürüyüşle Limni Kalesine doğru yaklaştı. Yolda muhasara altında olan Türklerin kaleyi teslim teklifini kabul ettiklerini, kaleye beyaz çarşaf çekildiğini, ancak Rusların henüz kaleye girmediğini öğrendi. Yerli Rumlara altın vererek gidip Ruslara 12 bin düzenli asker geldiğini haber vermelerini istedi.

Başlangıçta Ruslar bu habere inanmadılarsa da gece yapılan sürpriz baskın üzerine paniğe kapılarak büyük kuvvetler karşısında olduklarını sandılar. Bozularak gemilerine kaçtılar. Kaçamayanlar ya esir yada telef oldular. Hasan Paşa kaledeki beyaz çarşafı indirip yerine kendi sancağını çektirdi. Denize dökülen Rusların Limni’de başarı şansları kalmadığının anlaşılması üzerine donanmaları da çekilmek zorunda kaldı. Kale hemen onarıldı ve tahkim edildi. Rusların bir süre sonra kaleye gelen yardımın gerçek gücünü öğrenince Limni Kalesi’nin önüne tekrar geldiler ve karaya asker çıkarmaya kalkıştılar. Ancak morali düzelmiş olan Türkler karşısında bir kez daha başarısızlığa uğrayarak geri çekildiler ve gemilerine binip uzaklaştılar.

Padişah bu zafer üzerine Hasan Paşa’ya altın bir çelenk ve murassa kılıç göndermiştir. Bundan böyle bütün belgelerde “Gazi” unvanı ile anılmıştır.

Gençliğinde Cezayir ocaklarına yazılmış, orada yükselerek Tlemsen beyliği, daha sonra Çanakkale Boğaz Muhafız ve Seraskerliği yapmıştır.

Çeşme faciasında kapunde rütbesiyle bulunmuş, bu yenilgi sırasında gemisiyle büyük kahramanlık göstermiş, üç ambarlı bir Rus gemisini batırmıştır. İn bahtı yenilgisinde başarılı olan Uluç Reis’e benzer durumda, başarılarından dolayı Kaptan-ı Deryalığa getirilmiştir. (Ekim 1771) 27 Şubat 1774 günü azledilerek Anadolu Valiliğine ve bir süre sonra Rusçuk Seraskeliğine atanır.

1774 yılı Temmuz ayı sonunda tekrar Kaptan-ı Deryalığa getirilir. 1775’te Akka kalesini geri alır. 1787’de Mısır kölemen beylerini Kahire’den kovar. 1789’da Rus donanmasını Karadeniz’de mağlup eder. 1789’da azledilerek Tuna cephesine memur edilir. Özi Seraskeri olur. İsmail kalesini büyük bir başarı ile savunarak Rusları yener.

3 Aralık 1789’da Sultan 3. Selim, Cezayirli Hasan Paşayı takdir ederek sadrazamlığa getirir. 77 Yaşında olan Hasan Paşa bu önemli görevde üç ay kalır. Kış mevsiminde orduyu düzenlemekle uğraşırken hastalanarak 1790 yılı martında, 29’u 30’a bağlayan gece humma-i muhrika’dan dolayı vefat etmiş ve Şumnu’da Bektaşi tekkesine gömülmüştür.

  • Çeşme Deniz Savaşı tarihinde Lepanto ve Trafalgar Deniz Savaşları kadar önemli, tarihin akışını değiştiren bir kilometre taşıdır.
  • Aslen Alman olan büyük Katerina Ruslar tarafından benimsenmemiştir. Pyotr Alekseyeviç veya Türk tarihine çeken lakabıyla Deli Petro İngiliz Dilinde ise Peter the Great (Büyük Petro) dış politika hedefi Karadeniz, Hazar ve Baltık denizinde kıyı edinmek ve sıcak sulara Akdeniz’e inmekti. Bunun İngilizler sayesinde gerçekleştiren Katerina, Çeşme Savaşı sonucunda çok iyi bir şekilde olayı işledi ve halkında sevgi ve sempatisini kazanmaya muvaffak oldu.
  • Çeşme savaşı sonrasında Osmanlı İmparatorluğunda çağdaş mühendislik bilgileri ile denizcilik gündeme gelmiştir. 1773 senesinde Haliç’te Tersane Hendesehanesini Cezayirli Gazi Hasan Paşa kurmuştur. İstanbul Teknik Üniversitesi, Deniz Harp okulu ve Yüksek Denizcilik Okulunun kuruluşlarına ön ayak olmuştur. Yeniçeri zorbaları ve taassup taraflarının baskıları ile Çeşme Savaşına kadar ciddi bir denizcilik eğitimi hiçbir zaman verilmemiştir.
  • Katerina’nın sevgililerinden Griogry Orlov’un Kardeşi Alexei Orlov, Katerina’nın kocasını yatakta öldürmüş ve ertesi gün yapılan resmi açıklamada hemoroidlerindeki kan kaybından olduğu belirtilmiştir. Çeşme Savaşında Rus donanmasına Alexei Orlov amirallik yapmış ve başarısından dolayı Chesmensky Unvanı (Çeşmeli) ile taltif edilmiştir.
  • 18 Yüzyılın 2. Yarısın, Osmanlı İmparatorluğunun duraklama ve gerileyiş dönemine, Rusların ise gelişme ve yükselme dönemine tanıklık etmiştir.

Pazartesi hariç haftanın 6 günü saat 08.30-12.00 ile 13.00-17.00 saatleri arasında ziyaret edilebiliyor. Müze, Adnan Menderes Hava limanı’na 80, İzmir’e 72, Ilıca’ya 7, Alaçatı’ya 10 kilometre mesafede yer almaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

EN SON EKLENELER

BAĞLANTIDA KALIN

594BeğenenlerBeğen
5,476TakipçilerTakip Et
2,660AboneAbone Ol