Osmanlı İmparatorluğunun ilk payitahtı, yeşilin bin bir türlü rengini görebileceğiniz yeşil Bursa’ya hepiniz hoş geldiniz. Bursa gezisi yapmadan evvel bu videoyu izlemenizi özellikle öneriyorum. Bursa’da gezi yapmadan evvel bilmeniz gereken çok önemli bilgileri sizler için araştırdım ve derledim. Bursa’yı bir Bursalı gibi gezmek için hemen başlayalım isterseniz.
Öncelikle sizlere Bursa’nın entrikalarla, ihanetlerle, cinayetlerle ve müthiş başarılı tarihinden biraz bahsetmek istiyorum. Ama şunu da hatırlatmak istiyorum. Bu bir gezi rehberi değildir. Gezi rehberine giriş olarak görebilirsiniz. Gezmeye başlamadan evvel gezdiğiniz toprakların ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anlayacaksınız.
BURSA TARİHİ
Bursa Türkiye’nin en kalabalık 4. İli olmaz özelliğinin yanı sıra dünyada yaşanılır şehirler listesinde de kendine 20 il içerisinde yer ayırtırken, Türkiye geneline bakıldığında ise ilk 5 arasında görebilirsiniz. Gerek geçmişin izlerini sürebileceğiniz topraklar olsun gerekse de muhteşem doğası olsun gezerken bu şehir her zaman sizleri şaşırtacaktır.
Bursa ve civarında MÖ 4000’li yıllardan itibaren çeşitli yerleşimlerin olduğu saptanmıştır. Fakat yöreye ait kesin bilgiler MÖ 700’lere dayanmaktadır. Homeros, bölgeden Mysia olarak söz etmektedir. Günümüzde Bursa yöresinde Mysia yerleşmelerini anımsatan iki köy bulunmaktadır, Gümüştepe, yani Misi ve Misebolu. Ayrıca Profesör Doktor Semavi Eyice ve belgesel yönetmeni Tekin Gün yaptığı yüzey çalışmaları sırasında kentin 14 km batısında, Çayır köyünün 1 km güneybatısındaki “Çayırköy Höyüğü’nün” boyutları da Demirtaş Höyüğü ile aynıdır. Burada bulunan seramik parçalarında gri, kırmızı, kahverengi ve siyah renkler hakimdir. Bulunan seramik parçalarının önemli kısmı elde yapılmış, çok azı ise çarkta yapılmıştır. Höyüğün en eski buluntusu MÖ. 2700-2500 yılına erken Bronz Çağı’na işaret etmektedir.
Ayrıca Bursa, 1204-1261 yılları arasında İznik’e bağlıdır, genelde kale içinde kalmış, fazla büyüyememiştir.
ANTİK BURSA ŞEHİRLERİ
Antik tarihi boyunca oldukça popüler olan bölgede çok önemli tarihi büyük şehirler bulunmaktadır.
Dağ tarafına bakıldığı zaman Orhaneli taraflarında bulunan Adraneia, günümüzd şu anda Uluabat Gölü taraflarına bakıldığında Gölyazı’nın bulunduğu yerde Apollonia, Uluabat’ın bulundu yerde Lopadion ve Bölgenin en güçlü şehir devleti olan, şu an ki Mustafakemalpaşa da kurulmuş olan liman kenti Miletopolis yer almaktadır. Yüzümüzü denize doğru dönecek olursak eğer şu an Mudanya’nın bulunduğu yerde Myrleis diğer adı ile Montaneia, biraz daha körfezin içerisine doğru girersek bölgenin en eski yerleşim yeri olan günümüzde Gemlik topraklarında yer alan Kios yer almaktadır. Hristiyanlık için halen daha büyük öneme sahip olan İznik gölünün bulunduğu yerde bulunan Nicea’yıda es geçmemek gerekmektedir. Ama buralarda sizlere tarih öncesinden değil de sizlerin de çok iyi bildiği Osmanlı İmparatorluğundan bahsetmek istiyorum.
BEYLİKLER DÖNEMİ
Dedelerimizin, atalarımızın topraklarını gezmeden evvel Osmanlı İmparatorluğu hakkında bilmeniz gerekenler için tarihin biraz derinliklerine sürüklemek istiyorum sizleri. Baya bi derine beylikler dönemine gidelim öncelikle.
Anadolu Beylikleri, Anadolu Türkmenlerinden Türklerin 1071’deki Malazgirt Savaşı’ndan sonra Anadolu’da kurdukları devletlerdir. Savaşın hemen ardından, özellikle Doğu Anadolu Bölgesi ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde kurulan devletlere Birinci Dönem Anadolu Beylikleri, aynı dönemde; önce Anadolu’nun batı ucunda İznik’i başkent edinen, sonradan da Haçlı Seferleri nedeniyle başkentini Konya’ya taşıyarak Orta Anadolu merkezli olarak devam eden Anadolu Selçuklu Devleti’nin zayıflaması ve yıkılmasından sonra kurulan devletler ise İkinci Dönem Anadolu Beylikleri olarak ifade edebilir. Bizim esas olarak değineceğimiz kısım ikinci dönem Anadolu beyliklerinden Osmanoğulları Beyliğidir.
Beylik döneminin ne zaman başladığı belli değildir. Osman Gazi birliklerinin 1299 yılında İnegöl ve civarını fethetmesi sonucunda bağımsızlığını ilan etti. Bu dönemde beylik dönemi sona ermiştir.
Moğol İmparatorluğu döneminde kaçan Süleyman Şah komutasındaki Kayılar ilk olarak 1227 yılında Anadolu’ya geldiler. Anadolu Selçuklu Devleti hükümdarı Alaeddin Keykubad, Kayıları Karacadağ ve bölgesine yerleştirdi. Kayılar bu sırada 50 bin kişiydiler. Süleyman Şah’ın Fırat Nehri’nden geçerken, boğulması üzerine, Kayı Boyu’na mensup bazı kişiler Erzurum ve Erzincan civarına göç ettiler. Bazıları da Suriye ve yeniden anayurtlarına göç etti. Osmanlı Hanedanı’nın Kayı boyundan geldiği iddia edilse de Halil İnalcık dahil olmak üzere birçok tarihçi bunun hanedanı yüceltmek için uydurulmuş bir mit olduğu görüşündedir.
Ertuğrul Gazi ise Söğüt ve civarına yerleşti. Bu sırada buraları fethetti. Ertuğrul Gazi yaklaşık 1000 km2 civarı bir toprak fethetmişti. Ertuğrul Gazi tahminen 90 ya da 83 yaşında ölmüştür. Ertuğrul Gazi’nin ölümünden sonra aşiret Osman Bey’i seçti. Osman Gazi, devlete adını vermiştir. 1299 yılına gelindiğinde Anadolu’da hüküm süren Anadolu Selçuklu Devleti yıkılma süreci içindeydi. Bu yıllarda Osman Bey, yakın arkadaşları ile birlikte Bilecik, Yarhisar ve İnegöl’ü fethetti. 1301’de Yenişehir fethedildi. Osmanlı Beyliği, 1299’da resmen kuruldu. 1302’de Bizans İmparatorluğu kuvvetleri, Osman Bey’i durdurmak için yola çıktı. Osman Bey, Bizans İmparatorluğu ile yaptığı ilk savaş olarak kabul edilen Koyunhisar Muharebesi’nin kazananı oldu. 1326’da Osman Bey, Bursa’yı kuşattı. Fakat kendisinin rahatsızlanması üzerine kuşatmaya Orhan Bey devam etti. Aynı yıl Bursa fethedildi ve başkent yapıldı. Döneminde kendi adına para bastırarak beyliği devlet haline getirdi. 1329’da III. Andronikos’un başında bulunduğu Bizans ordusu ile yaptığı Pelekanon Muharebesi’ni kazandı. 1331’de İznik’i de topraklarına kattı. Aslına bakıldığında derin tarihinde Bursa büyük bir cevher. Çok fazla tarih anlatarak sizlerin kafasını karıştırmak istemiyorum. Önemli olaylar ve büyük dönüm noktalarından bahsetmek isterim birazda sizlere.
BURSA’DA OSMANLI’NIN GENİŞLEMESİ
Osmanlılar Bursa’yı aldıklarında kent sadece hisar içinden ibaretken, Orhan Gazi şehri hisarın dışına çıkararak Orhan Gazi Külliyesini kurdurtmuştur. Surlar dışında mevcut yerleşmeye yakın, hâkim noktalarda cami, hamam, imarethane, darüşşifa, medrese gibi kamu yapıları inşa edilerek bu külliyelerin çevrelerinde konut alanları yaratılmış ve böylece bir yerleşme geleneği başlamıştır. Başkent, 1363 yılında I. Murad Hüdavendigâr döneminde Edirne’ye taşınmıştır. Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethetmesinden sonra ise Bursa’nın faal rolü son bulmuş ve yönetim merkezi niteliğini kaybetmiştir.
Bursa’da Osmanlı Devleti hakimiyetinde, 1922 yılına kadar, Müslüman, Rum, Ermeni ve Yahudiler birlikte yaşamışlardır. Tanzimat sonrası dönemde Hüdavendigar Vilayeti merkezliği yapan Bursa’ya 1900’lü yılların başında Biga, Bilecik, Kütahya, Karesi, Karahisar sancakları bağlı bulunmaktaydı.
Millî mücadele dönemlerinde çeşitli ayaklanmaların yaşandığı Bursa, 8 Temmuz 1920 de Yunanlarca işgal edilmiş; Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nden sonra 11 Eylül 1922’de Türk birliklerince geri alınmıştır.
BURSA’NIN GENİŞ KÜLTÜRÜ
Osmanlı Türkleri, kuruluş öncesi yüzyıllardan beri birlikte getirdikleri Arap ve Pers İslam kültürlerinin geleneklerinden ve dillerinden büyük ölçüde etkilenmişlerdi. Anadolu’ya yerleştikten sonra başta Yunan, Ermeni ve Yahudi olmak üzere yerli halkların kültürleriyle bir ölçüde kaynaştılar. Böylece eklektik tarzda bir Osmanlı kültürü ortaya çıktı. Özellikle İmparatorluk haline geldikten sonra diğer kültürlerle değişim süreklilik kazandı.
Osmanlılar farklı kültür ve dinlere karşı o çağlara göre tabi ki de büyük bir toleransa sahipti. Osmanlı Hanedanını yöneten erkekler, eşlerini çeşitli etnik gruplardan aldılar ve bu nedenle sultanlar karışık ırk ve kültürel mirasa sahip oldular. Osmanlı toplumu, Osmanlı İmparatorluğu bünyesinde yaşamış halkların bütününü ifade eder. Toplum, Müslüman ve Müslüman olmayan milletlerden oluşuyordu. Gayri Müslimler cizye vergisi ödemek dışında toplumdan bir ayrıma tabi değildi.
BURSA ÜSLUBU
Osmanlı İmparatorluğu dönemi boyunca farklı kültürler olsa da Bursa kendi adını bu deftere yazdırmıştır. Osmanlı bina yapısal kültüre göre bakıldığında erken dönem Osmanlı mimarisi olarak ta bilinen Bursa üslubu 1299-1501 yılları arasında oldukça meşhurdu.
Erken dönem mimarisi 1299 yılında Osmanlı Devleti’nin Osman Gazi tarafından Söğüt’de Osmanlı’nın tarafından kurulması ile 1501 yılında Bayezid Camii’nin inşaatının başlaması arasındaki dönemi kapsar. Bazı araştırmacılar ise bu dönemin Edirne’de yer alan Üç Şerefeli Cami inşaatının 1437 yılında tamamlanmasıyla bittiğini kabul ederler. 1437 yılında inşaatı tamamlanan Üç şerefeli Camii hem erken dönemin en önemli yapıtlarından kabul edilmektedir; hem de klasik dönemin özelliklerinden olan iç avluya sahip planlar ve ana kubbe öğelerinin ilk kez uygulandığı bir yapıdır.
Bu döneme ait yapılar ağırlıklı olarak İznik, Bursa ve Edirne şehirlerinde yer aldı. Osmanlı mimarisine ait ilk kayda değer uygulamalar İznik’te inşa edildi. Ancak 1335 ile 1365 yılları arasında başkent olan Bursa’da daha anıtsal uygulamaların gerçekleşmesi nedeniyle bu döneme Bursa üslubu adı da verilir.
MİNYATÜR SANATI
Dekoratif sanatlar olarak Bursa bir dünya markası olmuş diyebilirim. Minyatür sanatı Bursalılar için büyük öneme sahiptir. Nakkaş denilen minyatür ustalarının çalıştığı nakkaşhanelerin de bulunduğu Osmanlı’da minyatür, 18. yüzyıla kadar İran ve Selçuklu etkisinde gelişti. Fatih Sultan Mehmet döneminde, padişahın resmini de yapmış olan Sinan Bey adlı bir nakkaş, II. Bayezid döneminde de Baba Nakkaş olarak tanınan bir sanatçı yetişti.
ÇİNİCİLİK
Ve çinicilik. İznik çinisi 15. yüzyılda ortaya çıkmıştır. O dönemde yapılan Bursa Yeşil Camii ve Türbesinde, Bursa Muradiye Külliyesi içindeki Muradiye Camii’nde ilk örneklerine rastlanır. 16. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin güçlenmesi ve yeni yapıların ortaya çıkmasıyla birlikte İznik çinisi en ihtişamlı günlerini yaşadı. Bu dönemde yapılan Süleymaniye Camii ve Selimiye Camii gibi eserlerde İznik çinisiyle değerli süslemeler yapılmıştır. 17. yüzyılda İznik Çinisi kaybolmaya başlamış ve 18. yüzyıl başlarında tamamen yok olmuşsa da 20. yüzyılda yeniden canlandırılmıştır.
Bursa’nın en büyük eserlerinde göz önünde bulunan ve çok fazla bilgi sahibi olunmayan hat sanatı bir başkadır. Divani el yazısı Arap hattatlık yazısı olup erken Osmanlı döneminde geliştirilmiştir. Bu yazı, Housam Roumi tarafından bulunmuş ve en üst seviyesine Kanuni Sultan Süleyman idaresi altında erişmiştir. Süsleme sanatı olarak kullanıldığı kadar hislerin açıklanmasında da kullanılır. Bu konuyu özellikle Bursa Ulu Cami videosunda bolca bahsedeceğiz. Şimdilik fazla kafa karıştırmayalım.
MEDDAH
Bu kadar kültürden bahsetmişken meddahlık ve gölge oyunlarından da bahsetmemek büyük kayıp olur. Meddah, veya diğer bilinen adıyla Kıssahan. Bir topluluk önünde çeşitli hikâyeler anlatan ve taklit sanatı yapan kişiye denir. Bu oyuna ise meddah oyunu denir. Bir tek oyuncunun çeşitli kılıklara girerek bir oyunu canlandırmasıdır. Meddahın anlatısını, günlük yaşamdaki olaylar, masallar, destanlar, öyküler ve efsaneler oluşturur. Meddah oyun esnasında bir hata yaptıysa oyununun sonunda özür diler ve bir sonraki oyunun nerede oynanacağını söyler. Aşkî ve Sururî, 20. yüzyıldaki önemli meddahlar arasındadır.
GÖLGE OYUNU
Bursa’nın olmazsa olmazlarından bir tanesi olan gölge oyunda sıra. Türk gölge tiyatrosu, ayrıca Karagöz olarak da bilinir. Karagöz, ana karakterlerinden birinin adı olup, oryantal gölge tiyatrosundan gelmektedir Osmanlı İmparatorluğu’ndaki gölge oyunu ustaları, Karagöz’e Yunan hikâye söyleme yapısını eklediler. Türk gölge tiyatrosunun, Roma toplumundan ve Türklerin göçebe olduğu dönemde Çin’den etkilendiğine dair iki görüş vardır. Neyse bakalım bunu da detaylıca inceleyeceğimiz için kısa geçiyorum.
BURSA’DAN VAZGEÇEMEYENLER VE YAŞMIŞ ÖNEMLİ KİŞİLER
Geçmişin derinliklerinden günümüze kadar birçok önemli kişi Bursa’da yaşamını sürdürmüştür. Kısa kısa bir göz atalım isterseniz.
Öncelik ulu önderimizin. Atatürk, milli mücadelenin merkezi olan Ankara’yı başkent yaptı ama Bursa’yı da çok sever ve ilgi gösterirdi. Nitekim Atatürk’ün en çok ziyaret ettiği illerin başında Bursa gelir. Atatürk, 1922 yılından ölümüne kadar Bursa’ya 18 kez gelmiştir.
Bursa’da büyümesi, okuması ya da bir dönem “Bursa’dan geçmiş” olmasıyla Bursalı kabul ettiklerimizin yanı sıra, doğum yeri Bursa olan ünlü isimlerden artık aramızda olmayanları anıp, yaşayanların kulaklarını çınlatalım isterseniz.
Yeri hala doldurulamayan, Türkiye’nin Sanat Güneşi Zeki Müren ve Cumhuriyet’in Divası, Türk müziğinin yaşayan efsanesi Müzeyyen Senar’ın Bursalı olduğunu bilmeyen yoktur.
Güçlü sesi ve ünlü isimlerin yorumladığı unutulmaz besteleriyle Yıldırım Gürses, bir dönem çevirdiği filmlerle de hatırlanan, ceketini beline bağlayıp dans etmesiyle ise unutulmayanlar arasında yerini alan Adnan Şenses, ünü 70’li yıllarda başlayan, bugün bile dillerde dolanan aşk şarkılarının sahibi, döneminin romantik prensi İlhan İrem müzik piyasasında etkin olarak var oldukları yılların en popüler Bursalılarıdır.
Karacabey ilçesinde dünyaya gelen Fettah Can’ı çoğu kişi, ilk albümünün çıktığı 2010 yılında tanıdı. Oysa Can, Bursa’da bıçakçılık yapan babasının yönlendirmesi ile başladığı müzik hayatında 18 yıl boyunca ünlü ses sanatçılarına unutulmayan şarkılar verdi.
Müziğin yaşayan en güçlü seslerinden Bülent Ersoy, ünlü müzisyen kardeşler Sinan ve Fatih Erkoç ile sahnelerin renkli ismi Fatih Ürek, kendileri farklı şehirlerde doğsalar da, aile durumundan Bursalı sayılıyorlar.
Bursa’da doğmadığı halde Bursalı kabul edilen müzisyenlerden biri de, 1988 yılında Volvox adlı müzik grubunu kuran rock müziğin kraliçesi Şebnem Ferah’ı da Bursa kabullenmiştir.
Ekranların bir başka uzun soluklu dizisi “Mahallenin Muhtarları”nda çaycı Temel rolüyle Erkan Can, dizide o kadar Karadenizliydi ki, uzun yıllar onu herkes gerçekten Karadenizli zannetti. Aslında o da Bursalıdır.
Kimliğinde Bursa yazmayan ama Bursa’da tanınması, Bursa ile bilinmesi, bir dönem Bursa’da yaşamış olması ile tanıdığımız ünlü oyuncular arasında, yaşamının son yıllarına kadar Bursa’da yaşayan ve burada ölen Baykal Kent, gür sesiyle söylediği “çaylaaarrr” repliği unutulmayan Alparslan Özmol, yaşlanmayan kadın Aydan Şener, memur babasının tayininin çıkması ile gençlik yıllarını Bursa’da geçiren oyuncu Ahmet ve Mustafa Uğurlu kardeşler, yakışıklı oyuncu Devrim Nas, BKM Mutfak ekibinin iki üyesi İbrahim Büyükak ve Oğuzhan Koç ile 5 yaşından itibaren Bursa’da yaşamaya başlayıp burada büyüyen Sarp Apak yer alıyor.
Kumaşlarıyla ünlü bir şehirden, uluslararası başarılar elde eden modacıların çıkmış olması pek de şaşırtıcı bir durum olmasa gerek. Bir moda duayeni olarak kabul edilen ama “modacı” tanımından hoşlanmadığını belirterek kendine “terzi” diyen Yıldırım Mayruk Bursa için son derece önemli bir isim.
Yaptığı resimlerle Bursa’yı ölümsüzleştiren, Bursa’da yaşadığı sokağa ve bir sanat galerisine adı verilen, Kültürpark’ta bir büstü de bulunan Şefik Bursalı, uzun süre kaldığı Bursa Cezaevi’nde Nazım Hikmet Ran ile tanışan ve onun desteği ile resme olan ilgisini ve yeteneğini geliştirme fırsatı bulan İbrahim Balaban ardında ölümsüz eserler bırakan Bursalı sanatçılarımızdan.
Dünyanın ilk kadın savaş pilotu aynı zamanda Atatürk’ün 8 manevi çocuğundan biri olan Sabiha Gökçen, burada doğup, Kurtuluş Savaşı döneminde İstanbul’a göç edene kadar Bursa’daydı.
BURSA’DA Kİ ÖNEMLİ YAPILAR
Tarih içinden biraz sıyrılıp günümüze gelelim isterseniz. Az çok Bursa’nın geçmişi hakkında bir bilgi vermiş olduk. Fakat geçmişin izlerini halen daha günümüzde görmemiz mümkündür. Bursa’ya gelen her turistin ilk bildiği şey Ulu camiidir. Bununla birlikte bilinmesi gerekilenler bu yapı ile bitmiyor. Sizlerle beraber ilerleyen dönemlerde başlıca bölgesel ve yapısal olarak Bursa’nın en nadide eserlerini inceleme fırsatımız olacaktır. Bundan dolayı bu önemli kısımları sizlerin izninde daha sonraya bırakıyorum.
BURSA MUTFAĞI
Dillere şayan lezzetleri unutmamak gerekiyor. Bu bölümü inanın bana tek kısım ile geçiştirmek çok büyük ayıp olur. Gerek Bursa’nın göçmen kültürünün etkileri olsun gerek Osmanlı saray mutfağı örnekleri olsun gerekse de Osmanlı Bey sarayı lezzetleri olsun inanın bana son derece keyifli bir bölüm olacak. Nerede ne yenir? Nereden ne alınır? Bunları zamanla sizlerle beraber tek tek inceleyeceğiz.
Fazla fazla bilgiler vererek sizleri yanıltmak veya kafanızı karıştırmak istemiyorum. Fakat bazı konuları tek tek inceleyeceğimizi daha evvelinden defalarca söylemiştim. Bursa’nın eşsiz tarihini ve bilinmesi gerekilenleri kısa da olsa sizler ile paylaşmış bulunmaktayım. En kısa sürede Bursa serisinin devamında görüşmek üzere. Kendinize iyi bakın.