Eski adıyla Ragusa olarak bilinen, Hırvatistan’ın Adriyatik sahil kesiminde, Dalmaçya kıyılarının incisi, orta çağdan kalma tarihi eserleri ile ünlü şehir Dubrovnik’teyiz. Akdeniz’in ve Balkanların en meşhur ve en popüler turistik yerlerinden biri olan Dubrovnik 1979 yılında Unesco Dünya Mirası Listesine girmiştir. Kentin refahı zamanında olan deniz ticaretine dayanıyor. 15 ve 16. Yüzyıllarda zenginliğin ve yetenekli diplomasisinin göze çarpması ile birlikte yüksek bir kalkınma seviyesine ulaşmıştır.
Şehir 7. Yüzyılda Lausa gelen mülteciler tarafından kuruldu. Eski yazıtlar bu mültecilerin Yunanistan’dan çıkıp farklı bir yaşam arayan Yunan denizcilere kadar uzanıyor. Eski Türk kaynaklarında Ragusa olarak anılan şehir 1365 yılında o dönem Osmanlı İmparatorluğunun başında bulunan I. Murat döneminde şehir devleti olarak Ragusa Cumhuriyeti adıyla bir ayrıcalık tanınmış, buna karşılık bu küçük devlet Osmanlı himayesinde yıllık vergiye tabi tutulmuştur. 1808 yılında Fransız ordusu bu devleti yağmalayıp varlığına son vermiştir ve şehri Fransa’ya bağlamıştır. 1815 yılında düzenlenen Viyana Kongresi ile şehir Avusturya yönetimine devrolmuş ve bu şekilde şehrin 443 yıllık Osmanlı himayesi son bulmuştur. Dubrovnik savaş döneminde tarihini korumak için 1971 yılında askerden arındırılmış bölge ilan edilmiş ve 1991 yılında Yugoslavya’nın dağılması ile Sırp güçleri tarafından kuşatılmış, ağır bombardımana tutularak büyük hasar almıştır. 1991 yılında Yugoslavya’nın iç savaşı ile sonu gelmiş ve parçalanarak Hırvatistan kurulmuştur. Devletin başkenti Zagreb olmasına ramen en gözde şehri Dubrovnik olmuştur.
Bernard Shaw’ın dediği gibi “Dünyada cenneti arayanlar Dubrovnik’e gelmeli”. Muazzam tarihi, sıcakkanlı insanları bu şehrin adeta büyüsünü oluşturuyor. Hırvatistan Türklerin en çok tercih ettiği hatta ilk sırada yer aldığı bir tatil cennetiydi! Ta ki 2013 yılında Hırvatistan’ın Avrupa Birliğine girmesine kadar. O kadar çok popüler ve ucuz bir tatil noktasıydı ki neredeyse her sene hatta senede iki kere bile gidilen bir şehirdi Dubrovnik. Sonra Avrupa Birliği kapsamında Türkiye Cumhuriyeti’ne uyguladığı vize politikası nedeniyle küstük bu ülkeye. Turlar, seferler, planlar hep iptal oldu. Bir algı oluştu sonra ülke üzerinde. “Neden vize alıp Hırvatistan’a gideyim ki?” Kırıldı bir kere insanımız. Neyse o farklı bi tartışma konusu. Ben sizlere Dubrovnik’i anlatacağım.
DUBROVNİK’TE ULAŞIM
Bu kadar kolay ulaşım olacağını beklemiyordum açıkçası ben. Ama zaman faktörünü mutlaka göz önünde bulundurmanızı ciddi anlamda dikkat etmenizi öneriyorum. Nasıl mı vardım bu şehre? Ben şehre Karadağ üzerinden otobüsle vardım. Her ne kadar sınır kapısında sıkıcı bir bekleyiş olsa da geçtikten sonra bi OHH çekiyor insan. Akşam otobüsüne kalıyorsanız sınırda beklemeye hazır olun. O kadar çok yoğunluk oluyor ki anlatamam. Birde bu yoğunluğa hafta sonu kaçamakçılarının birikintisini de ekleyin. Abartmadan söyleyebilirim sınıra vardıktan itibaren 2 saat sınırda sadece otobüs sırası bekledik. Gelelim sırasıyla ulaşımın püf noktalarına.
Hava yolu ile ulaşım: Hava yolu ile Türkiye üzerinden tabi ki de ulaşım sağlayabilirsiniz. Tarifeli olarak her zaman düzenlenen seferlerle kolayca İstanbul – Dubrovnik ulaşımını yapabilir şehre kolayca ulaşım sağlayabilirsiniz. Peki bu ne kadar ekonomik? Sırt çantalı gezginler olarak benim pek tasnif ve tavsiye etmediğim bir ulaşım şekli olacaktır. Açıkçası fiyatlar yüksek sezonda inanılmaz pahalı olabiliyor. Yani örnek vermek gerekirse Temmuz ayında tek yön bulabileceğiniz biletler ortalama 600TL – 700TL civarında olacaktır. Bunun alternatifi var mı? Elbette mümkündür. Ama zaman ve enerjinizin olması gerekir. Ben bu ikinci yöntem olan aktarmalı sistemi kullandım. Etrafta ki ülkelerin uçuşlarına bakın derim. Tavsiyem Kosova – Priştine uçuşu olacaktır. Neden bilmiyorum ama bu şehre uçuşlar her zaman daha ucuz oluyor. Vizesiz olması bir o kadar da cazip kılıyor. Bir gün evvelinden bu şehre ulaşıp akşam otobüsü ile Karadağ – Kotor yolunu tutabilirsiniz. Oradan da kolayca 2 saatte bir olan otobüslerle Dubrovnik’e varabilirsiniz. Şimdi kafanızda soru işaretleri oluştuğundan eminim. Neden bu kadar aktarma.
“Kendimden örnek verecek olursak. Dubrovnik benim görmek isteyip her seferinde ertelediğim bir şehirdi ve son anda aldığım bir karala görmeye karar verdim ve bilet fiyatlarına bakmaya başladım. 10 Eylül 2017 tarihli direkt İstanbul – Dubrovnik uçuşlarına baktığımda bilet fiyatlarının tek yön 670TL olduğunu gördüm. Kendime dedim ki “Remzi hayırdır bu kadar para vermek niye?”. Sonra etraftaki ülkelerin hava limanlarına olan uçuşlara bakmaya başladım. En uygunu Priştina uçuşuydu. Onu da 107TL’na aldım. E dedim yine kendi kendime “Nasıl olacak bu iş?”. Vardım aldım bileti. Nasıl olsa yolda bir yol buluruz. Priştine’den akşam otobüsü ile direkt Podgorita, oradan da gitmişken Herceg Novi’ye uğramak istedim. Herceg Novi’den otobüs bulmak sıkıntı olduğundan ver yansın dedim tekrar Kotor’a döndüm. Kotor’dan da akşam üstü otobüsü ile de direkt Dubrovnik’e vardım. Normal şartlarda ben Herceg Novi’ye uğramak istemeseydim Podgorita’dan sabah otobüsü ile direkt Dubrovnik’e geçebilirdim. Peki ne kadara mal oldu bu? Diye kafanız karışabilir. Kısa bir hesapla yaparsak eğer sırasıyla; İstanbul – Priştine, Priştine – Podgorita, Podgorita – Herceg Novi, Herceg Novi – Kotor, Kotor – Dubrovnik. Toplamda 1 uçuş ve 4 otobüs seferi kullandım harcadığım para sadece ulaşım için 342TL. İnanın bana zamanınız varsa bu yöntem direkt uçuştan daha ucuz.”
Hava limanından da Atlas isimli otobüs firması en popülerleri ama farklı firmalarda var. Yaklaşık 35HRK – 40HRK vererek (2017 yılı) 20 dakikalık bir yolculuk ile kolayca şehre ulaşabilirsiniz.
Kara yolu ile ulaşım: Şehrin son derece gelişmiş yolları Schengen bölgesinde olduğunuzu hissettiriyor. Hırvatistan sınırları içerisine girdiğinizde yolların kalitesi adeta sizlerin yaşam şartları yüksek bir ülkede olduğunuzu belirtiyor. Diğer balkan ülkelerine nazaran kara yolu ile ulaşım son derece rahat ve hızlı. Karadağ gibi dolambaçlı yollar yerine bol bol tüneller ve kaliteyi asfaltta seyahat olanağı sunuyor ülke size. Dubrovnik merkez otobüs terminali Gruz limanında bulunuyor. Gruz limanı kuruyüz gemilerinin yanaştığı devasa bir liman. Buradan yapacağınız ufak bir otobüs yolcuğunu sizleri Dubrovnik eski şehrin ana giriş kapısı olan Pile kapısına kadar ulaştıracaktır. Zaten farklı bir noktada konaklamıyorsanız yürüyerek her yere varma şansınız var.
Deniz yolu ulaşımı: Benim kullanmadığım bir yöntem ama öğrendiğim kadarıyla kuruyüz gemilerinin popüler noktası olan bu şehir büyük bir limanı ve geniş bir deniz yolu ulaşımına sahip. Gerek büyük gemiler olsun gerekse de feribotlar olsun son derece kullanışlı ve bol seferleri olan bir ulaşım ağı var. Maalesef ki fazla detay veremeyeceğim sizlere bu konuda üzgünüm.
DUBROVNİK’TE KONAKLAMA
Gelelim merak edilen konuya. Konaklama konusu herkesin merak ettiği, nasıl olacağını bilmediği, fiyatlarının ne olduğunu bilmediği bir konu. Öncelikle belirtmem gerekir ki konaklama dert. Bazı hosteller ufak evlerden bozma olduğunda ulaşım ve bulma konusu baya bi karışık. Ha elinizde bir çevrimdışı bir harita varsa kolayca bulabilirsiniz ama diğer türlü başkalarına sormak baya bir zaman kaybı olacaktır. Hostellerin sahipleri genelde hostellerde yok! Hem hostel işletip hem de farklı bir iş yapıyorlar. Varacağınız zamanı tam olarak verirseniz siz hostele varmadan evvel sizleri karşılayacak biri olabiliyor. Aksi taktirde benim gibi sınır kapısında fazladan 2 saat bekleyip hostele zamanında vardığınızda kapıda bekleyebiliyorsunuz. Ben eski şehir içerisinde hostelinde kaldım. Temizlik konusunda çok titizler. Ama dediğim gibi varış sürenizi doğru bir zaman belirtmeniz önemli. Haricen şehirde bol bol hostel, apart, otel mevcut. Malum turist fışkırıyor resmen şehirden. Yüksek sezonda gidiyorsanız mutlaka erkenden rezervasyon yapmalısınız yoksa kapılarda kalır dışarıda uyuyabilirsiniz. En popüler nokta olan eki şehir ile yeni şehir arasında tabi ki de fiyat farkı var. Ama kanımca eski şehirde uyanmak varken neden farklı bir yer olsun ki? Tercihinizi benim gibi biraz fazla para verip eski şehirde yapmanızı öneririm.
DUBROVNİK’TE YEME İÇME
Ben bu blog’u oluşturduğumda kendim gibi olan arkadaşları düşünerek bilgi topladım. Şehir açık konuşmak gerekirse pahalı. Yani listelerdeki fiyatlar oturduğunuzda farklılaşabiliyor. Örnek verecek olursak eski şehirde basit bir kahvaltı bana 16€’ya patlamıştı. Ama biraz akıllıca davranırsanız fırınlardan alacağınız poğaça, börek ürünlerini alıp güzel manzaralı bir yere geçip şehrin tadını çıkarta çıkarta kahvaltınızı yapabilirsiniz. Yine de merak eden arkadaşlar için belirtmem gerekirse de;
- Şehirde bulabileceğiniz bol bol fırın var. Oraları ucuz olması bakımından kullanabilirsiniz.
- Pizza ve patates ürünlerini take-way usulü kapıp kaçabilirsiniz.
- Deniz kıyısında olması denizin nimetlerini betimliyor. Deniz ürünleri bol bol mevcut restoranlarda.
- Palacinke denilen bu ince krepleri denemeye değer.
- Dubrovacka Rozata bu şehrin en ünlü tatlısı denemeden olmaz.
- Dondurma bol. Fakat ara sokaklar ile merkez cadde arasında yarı yarıya kadar fiyat farkı olabiliyor.
- Su bedava. Çeşmelerdeki su hem lezzetli hem de ücretsiz.
- Zincir restoranlar eski şehirde yok. Canınız MC veya Burger King’te bir hamburger veya ne bileyim KFC de bi kova tavuk çekerse maalesef ki eski şehirde bulamayacaksınız. Ben görmedim.
DUBROVNİK GEZİLİP GÖRÜLECEK YERLER
Bakmayın siz buranın bu kadar dillere şayan bir yer olduğuna. Aslında sıkıştırdığınızda bir güne toparlıyorsunuz şehri. Ama belirtmek gerekir ki önemli bir tarih noktası olduğu belli. Başlıca sıralamak gerekirse;
- Stradun Cadesi: Şehrin en geniş caddesidir. Gece ve gündüz bu caddede bulunan restoranlar veya kafelere oturarak Dubrovniki dibine kadar yaşayabilirsiniz. 13. Yüzyılda bu cadde uzunluğu ve genişliği bakımından Akdeniz’in en büyük caddelerindenmiş İtalyanlar buraya büyük cadde anlamını taşıyan Stradun ismini vermişler.
- Büyük Onofrio Çeşmesi: Pile kapısından şehre girer girmez sizleri bu çeşme karşılıyor. Normal şartlarda deniz ile iç içe olan çeşme çeşitli tekniklerle dışarıdan bir su hattı çekilerek halkın ihtiyaçlarını karşılaması için yapılmıştır. Yapımı 15. Yüzyılda İtalyan mimar Onofrio tarafından yapılmış olup kendi adını almıştır. Bu gün ise turistlerin en çok ilgi odağı burasıdır.
- Fransisken Manastırı ve Tarihi Eczanesi: 14. yüzyılda yapılmış olan manastırın en önemli özelliği şehrin yazılı arşivini barındırması ve dünyanın bilinen en eski üçüncü eczanesine ev sahipliği yapmasıdır.
- Çan Kulesi: Kulenin üzerinde “Zelenci” denilen heykeller vardır. Maro ve Baro adındaki bu asker heykeller her saat başı çıkarlar. Heykellerin orijinalleri Sponza sarayındadır. Sayar hemen çan kulesinin yanındadır.
- Rektör Sarayı: Bugün müze olarak kullanılan yapı Dubrovnik’in en önemli ve en eski binalarından bir tanesidir.
- Aziz Blaise Kilisesi: Adından da anlaşılacağı gibi Azis Blaise adına yapılan kilise 1715 yılında yapılmıştır. Venedik’te yer alan Aziz Mauritius kilisesine benzemektedir. Dış kısmı mermer kaplı olan kilise iç kısmı da oldukça görkemlidir. Şehirde genellikle düğünler burada yapılmaktadır.
- Sponza Sarayı: 1667 yılında meydana gelen yıkıcı depremde hasar almadan kurtulan bu nadide eser gümrük binası olarak kullanılmıştır ve bünyesinde gümrükle alakalı bir çok arşivi barındırmaktadır.
- Dubrovnik Katedrali: Efsaneye göre Aslan Yürekli Richard, 1192 yılında katıldığı bir haçlı seferlerinden dönerken şiddetli bir fırtınaya yakalanır. İçinde bulunduğu gemi buna dayanamaz ve Lokrum adasında karaya oturur. Bu korkunç fırtınadan sağlam kurtulduğu için tanrıya şükranlarını sunmak için bulunduğu yere büyük bir kilise yapılması için yüklü bir bağışta bulunur. O zamanın ileri gelenleri uyanıklık yaparak şehrin içerisine yapılması için ikna ederler ve şu anda şehir surları içerisindeki yerine yapılır. 1667 yılında meydana gelen büyük Dubrovnik depreminde hasar gören katedral 1713 yılında Mimar Andrea Buffalini tarafından tekrar yapılır. Adriyatik kıyılarının en önemli katedrallerinden biri olan yapı bugün birçok esere ev sahipliği yapmaktadır. Hatta Dubrovnik’in aziz koruyucusu sayılan St. Blasius’un bazı kemikleri bu katedraldedir.
- Aziz Saviour Kilisesi: Pile kapısından girdikten sonra Stradun caddesinin hemen başında Büyük Onofrio çeşmesinin karşısında bulunur. Büyük Dubrovnik depreminin ardından tanrıya şükür amacı iyle yapılmıştır. Bu binada ekstra olarak dışında yağmur suyu tahliyesi için hayvan figürleri vardır. Aşağı kısımlarda bununla ilgili ufak bir yazım olacaktır.
- Küçük Onofrio Çeşmesi: Şehrin su ihtiyacını karşılamak için 1440 – 1442 yılları arasında yapılmıştır. Büyük Onofrio çeşmesine benzer sistemle şehre sunulmuştur. Çeşme diğer bir amacı olan Luza meydanına su sağlamaktır.
- Orlando Sütunu: Stradun caddesinin sonunda çan kulesinin yakınlarında bulunmakta olan yapı15. yüzyılda yapılmıştır. Sütunda yer alan Şövalye Orlando’dur.
- Gundulica Meydanı: Sokak pazarı ile ünlü meydandır. Meydanın tam ortasında Şair Ivan Gundulic’in bir heykeli yer almaktadır. Meydanda ayrıca küçükte bir çeşme vardır. Turistik dükkanlardan daha ucuz olan bu pazarda yerel halk çeşitli ürünlerini satmaktadır.
- Pile Kapısı: Ana giriş kapısı burasıdır. Dubrovnik’e ilk defa gelenlerin %99’u bu kapıdan girmektedir. Otobüslerin son durağı olmakla beraber merkez taksi durağı bu kapının önündedir.
- Ploce Kapısı: Burası limana açılan bir başka şehir kapısıdır. Tekne turlarına katılacaksanız veya şehrin etrafında ufak bir tur atacaksanız buradan geçeceğinizden emin olabilirsiniz. Kapı Stradun caddesi ile Pile kapısına bağlıdır.
- Eski Liman: Eski Dubrovnik’in ticaret noktasıdır. Tüm gelen gemiler buraya yanaşarak ticari alışverişlerini yapmaktadır.
- St John’s Kalesi: Burası zamanında şehri saldırılardan korumak için 14. Yüzyılda inşa edilmiş olup günümüzde deniz müzesi ve akvaryum olarak kullanılmaktadır.
- Bokar Hisarı: Şehir surlarının hemen yanı başında 15. Yüzyılda mimar Michelozzi tarafından yapılmıştır.
- Minceta Hisarı: 1319 yılında inşa edilmiş hisarlardandır. Osmanlı’nın İstanbul’u fethi ile hisarın önemi oldukça artmıştır. Dubrovnik şehrinin sembollerinden biri olan Minceta Hisarını gezmelisiniz.
- Lovrijenac Hisarı: Dubrovnik kalesi olarak ta geçiyor. Bol merdivenli bir tırmanışın sonunda sarp kayalıkların üzerine inşa edilmiş bu kaleye ulaşabilirsiniz. Sur içindeki ticaret alanlarının denizden gelebilecek saldırılara karşı savunma amacıyla yapılmıştır.
- Dubrovnik Suraları: Şehrin en önemli bölümü burası kanımca. Yaz aylarında beyninizin pişmesi istemiyorsanız çok erken veya çok geç saatte çıkmanızı öneririm. Manzaraya karşı mükemmel fotoğraflar çekebilirsiniz.
- Lokrum Adası: Eski limandan 10 dakikalık bir tekne yolculuğu ile ulaşabileceğiniz ada UNESCO koruması altındadır. Birçok efsane ve hikayeye ev sahipliği yapan adada en önemli görebileceğiniz nokta botanik bahçe ve surlardır.
- Jesuit Kilisesi ve Jesuit Merdivenleri: Mimar Ignazzio Pozzo tarafından 1667 – 1725 yılları arasında yapılmıştır. Merdivenler 1738 yılında Pietro Passalacqua tarafından Roma’da ki ünlü İspanyol merdivenlerine benzetilmiştir.
- Banje Plajı: Şehre yakınlığı ile turistlerin göz bebeği olan bu plaj, ücretli ve ücretsiz olarak iki bölümden halkın kullanımına sunulmuştur. Çeşitli su sporları ve aktivitelerinin yanı sıra plaj voleybolu, mini futbol ve çeşitli kara eğlenceleri vardır. Biraz açılarak şehrin muhteşem güzelliğini buradan izlemenizi tavsiye ederim.
YAPMADAN DÖNME!
- Kesinlikle deniz için kendinize zaman ayırın. Zaten yüksek sezonda gidiyorsanız şehirde inanılmaz bir nem oluyor. Resmen yapış yapış oluyorsunuz. Denize girmeden kesinlikle dönmeyin. Banje plajı 2009 yılında Avrupa’nın en iyi 10 plajı içerisine girmiş. Plaj eski şehre 5 dakikalık yürüme mesafesinde.
- Yukarıdan izleyin. Ploce kapısından 2 dakika yürüme mesafesinde bulunan teleferik ile zirveye çıkabilirsiniz. Birde yukarıdan görmenizi tavsiye edebilirim. Hatta gece ile gündüz görmenizi tavsiye ederim. Bunun için gece ve gündüz çıkabilmeniz için farklı fiyatlandırmaları var. Bilet gişesinden bunun için gerekli bilgiyi alabilirsiniz.
- Kafe Buza’da gün batışını izleyin. Belki de Dubrovnik’in en meşhur kafesi burası. Ama şunu da belirtmeme izin verin gün batışını bir tek siz ilemiyor olacaksınız. Masa kapmak isterseniz erkenden gitmenizi tavsiye ediyorum. Surların dışında oluşu uçurumun dibinde kurulması bi ayrıca cezbedici kılıyor burayı.
- Dubrovnik kart şart. Hem ekonomi yapmış oluyorsunuz hem de her şeye bedava giriş yapmış oluyorsunuz. Bunu kesinlikle alın derim. Baya akıllıca oluyor.
- Denemesi Bedava! Dubrovnik’te duvarlarda hayvan şekilleri olan heykel gibi çıkıntılar göreceksiniz. İnanışa göre bunun üzerinde durup tshirtünüzü çıkarttığınızda dileğiniz gerçek olacakmış. Gerçekten zor ama söyleyeyim.
VİZE PROSEDÜRÜ
Evet siz sormadan ben söyleyeyim. Hırvatistan Avrupa Birliğine girdiği için Schengen bölgesinde. Bu yüzden ülke ziyaret edecekseniz halihazırda bir Schengen vizenizin olması gerekmektedir.