O kadar çok keyifli gezilecek noktaları var ki anlat anlat bitiremem. Ama sizler için küçük bir liste yaptım. Umarım ulaşım konusunda sıkıntı çıkartmadan keyifli bir tatil geçirirsiniz. Fethiye’nin olmazsa olmaz görülmesi gerekilenler listesi.
ESKİ KENT “PASPATURA”
“Eski Kent” anlamına gelen ismiyle her yıl binlerce turistin ziyaret durakları arasındaki Paspatur Çarşısı, Fethiye’nin en eski yerleşim noktalarından biri olarak bilinir. Fethiye Marina ile çarşı caddesi arasında kalması sebebiyle ulaşımı çok kolay ve herkesi uğrak noktasıdır. Toplam beş sokaktan oluşan Paspatur Çarşısı genellikle halı, deri, lokum ve kuyumcu mağazalarından oluşmaktadır. Ayrıca bar ve hediyelik eşya dükkanları da bulunmaktadır. Paspatur Çarşısında dikkat çeken ahşap cumbalı otantik evler vardır.
Çarşının isminin küçük bir efsanesi var ; Çarşı içerisindeki Paspatur çeşmesinden su içenler Fethiye’ye en az bir kere daha gelirmiş ya da Fethiye’den hiç ayrılamazmış.
Fethiye’nin en güzel noktalarından biri olan Paspatur Çarşısını mutlaka görmelisiniz.
FETHİYE BALIK PAZARI
Şimdi bu kısmı özellikle iyi dinleyiniz. Fethiye’ye geldiğinizde görülmesi gerekilenler listenize mutlaka burayı ekleyiniz. Gece hayatında büyük bir öneme sahip olan pazarı mümkünse gündür görmeyiniz. Gündüzün ışıkları kaybolunca gecenin karanlığında bir başka balık pazarı doğuyor. Taze taze deniz ürünlerinizi vitrinlerden alıyorsunuz oturuyorsunuz masanıza. Ohhh daha ne olsun ki. Bursa’yı ziyaret etmiş olan kişiler Arap Şükrü sokağını bilirler. Fethiye içinde Balık Pazarı aynı şey. Vur patlasın çal oynasın eğlencenin noktası.
SAKLIKENT KANYONU
Saklıkent Kanyonu 06.06.1996 tarihli Resmi Gazete de Milli Parkı ilan edilerek korumaya alınmıştır. Alanın bitki topluluğunu yüksekliğe göre maki, kızılçam, karaçam ve sedir ağaçları oluşturmaktadır. Giriş kanyonun dik yamaçlarına demirler ile mantolanan 200 metrelik tahta bir köprüyle yapılabilmektedir. Köprü sonrasında oldukça soğuk olan kaynak suları bulunur. Kanyonun tabanı çok soğuk buz gibi suyla doludur. Akan suyun içinden geçmek zor olsa da halat yardımı ile karşı tarafa güvenli geçiş yapılabiliyor. Bu kısım geçildikten sonra kanyon içerisinde kocaman kayalıkların arasında sakin dere kenarında yürüyüş yapabiliyor.
Bulunma hikayesi de şu şekilde; Ekrem isimli bir keçi çobanı keçilerini otlatmak için her zaman otlattığı yere gider. Fakat günden güne keçilerinin azaldığını fark eder. Er zaman git zaman keçiler bir tülü bulunamaz. Bir gün Erkem çoban sessizlik içerisinde dinlenirken keçi sesi duyar. Sesleri takip ederken bir yarıktran akan gürül gürül suların arkasından geldiğini fark eder. Suları bir şekilde aştıktan sonra bütün kaybettiği keçilerin burada olduğunu görür. Farkında olmadan da bu sayede Saklı Kent Kanyonu’nu keşfetmiş olur. Bir süre sonra kendi imkanları ile ulaşımı kolaylaştıracak yerler yapar ve ulaşımı sağlar. Ufak bir işletme açarak girişimciliğe yönelir. Ta ki 06.06.1996 tarihine kadar. Zaten durumu da yukarıda okudunuz. Günümüzde çoban Ekrem’in torunu ve oğlu Saklıkent’ten çıkan buz gibi suların oluşturduğu o gürül gürül akan ıramak kenarında bir işletme sahibiler. Sizler için konumunu buraya bırakıyorum. Gidip birinci ağızdan kendiniz dinleyebilirsiniz. Bu arada Saklıkent girişi ücretlidir bilginiz olsun. Aracınızla yüksek sezonda gidiyorsanız park sıkıntısı yaşayabilirsiniz bilginiz olsun.
EKSTRA EĞLENCE İÇİN
Saklıkent kanyonunun içerisine girdiniz çıktınız gezdiniz bitti. Eğlence bitti mi? Hayır tabi ki de. Orada ufak bir çarşı gibi bir yer göreceksiniz. Orada yetkililerden yardım istediğinizde sizlere Base Rafting yapabilecek ekipmanlar temin edeceklerdir. Ne yapın ne edin bu turu yapın derim. Buz gibi soğuk sularda eğlenme imkanı her zaman insanın eline geçmez.
ÖLÜDENİZ MİLLİ PARKI
Bu bölge orman ve su işleri bakanlığına aittir. Milli park içerisinde piknik alanları ve parkurlar yıl içerisinde binlerce kişiyi ağırlamaktadır. Milli park içerisinde restoranlar ve kafeler mevcuttur. Ama fiyatlarının Ölüdeniz merkezi ile aynı olduğunu söyleyemem. Fiyatlar normalin iki katı desem yeridir. Giriş ücreti vardır ve lagünde şezlong ve şemsiyeler ücretlidir. Belcekız plajına göre de fiyatları bir tık yüksektir.
Ölüdenizin hikayesini biliyor musunuz?
Rivayete göre eski zamanlarda bu bölgede sefer yapan genç bir denizci günün birinde Ölüdeniz’in açıklarında fırtınaya yakalanmış. Azgın dalgalardan teknesini ve canını kurtarmak için çabalarken, kıyıdaki kayalıkların üzerinde kendisine işaret vermeye çalışan birini fark etmiş. Son bir umutla, kayalıkların tehlikeli olabileceğini düşünmesine rağmen küreklere asılmış ve kayalıklara yaklaşmış. Bir süre sonra o kayalıkların arasında denizin bir boğaz yaptığını ve köpüklü dalgaların yerini sakin sulara bıraktığını görmüş. Canını kurtaran kişinin genç ve güzel bir kız olduğunu anlayınca, yüreği bu kez başka türlü kabarmış. Aşık olmuş bu güzeller güzeline. Belce isimli genç kız da bu aşkı karşılıksız bırakmamış. Onun da gönlü yakışıklı denizciye düşmüş. Genç adam o günden sonra her seferinde sevdiğini görmek için Ölüdeniz’in kayalıklarına dümen kırmış. Belce de hep kayalıklarda onu karşılamış. Genç denizci babasıyla birlikte çıktıkları bir başka seferde yine aynı yerde fırtınaya yakalanınca, o bildik korunaklı boğaza tekneyi götürmek için yine kayalara yönelmiş. Ancak babası oğlunun kayalıkların üzerinde bekleyen genç kıza yaklaşmaya çalıştığını sanmış ve bunun tehlikeli olacağını söyleyip tekneyi ters yönde uzaklaştırmaya çalışmış. Oğluna da çok kızmış. Genç denizci ne dediyse, babasını inandıramamış; aralarındaki tartışma da şiddetlenmiş. Birbirlerine güç yoluyla hükmetmeye çalışırlarken genç adam babasının bir darbesi ile suya düşüp, azgın dalgaların arasında kaybolmuş. Bu olaya tanıklık eden güzel Belce bunun üzerine kayalıklardan kendisini aşağıya bırakıp, canına kıymış. Baba yaşadıklarından duyduğu acıyla şoka girmiş. Yönetimsiz kalan tekne dalgaların ve rüzgarın etkisiyle tam da o boğaza sürüklemiş. Adam boğazın ve içerdeki lagünün durgun suyunu görünce, bir kez daha acıya boğulmuş. Hem oğluna hem de canına kıyan o güzeller güzeli Belce’ye içi yanmış, kahrolmuş. Bu olaydan sonra o durgun suların olduğu lagüne Ölüdeniz, hemen yanı başındaki kumsala, biraz da yazık oldu dercesine, Belcekız demişler.
KELEBEKLER VADİSİ
Fethiye’nin gizli kalmış cennet köşelerinden bir tanesinden bahsedeceğim sizlere. Kelebekler Vadisi bence Fethiye’ye gelinip görülmeden geçilmemesi gereken yerlerden bir tanesidir. Buralara kadar gelip burayı görmemek çok büyük ayıp olur. Deniz sever biri iseniz bir gününüzü buraya ayırmanızı şiddetle tavsiye ediyorum. Sahip olduğu endemik türler nedeniyle dünya mirası olarak korunması önerilmiş 100 dağdan biri olan Babadağ’ın eteklerinde bulunan Kelebekler Vadisi, 8 Şubat 1995’te 1. derecede doğal sit ilan edilmiş ve her türlü yapılaşmaya kapatılmıştır. 350 metreye ulaşan sarp kayalık duvarlarla çevrili olan Vadi ismini, barındırdığı 80’den fazla kelebek türünden ve özellikle kaplan kelebeğinden almıştır. Kaynağı Faralya mahallesinde bulunan ve 50 metre yükseklikten dökülen şelale, Vadinin ortasından geçen bir dere ile Akdeniz’e ulaşır.
Diğer tüm detayları ilgili yazı dizisinde bulabilirsiniz.
TELMESSOS AMFİ TİYATRO
Telmessos Antik Kenti, Muğla’ya bağlı Fethiye ilçenin tarihteki ilk yerleşim yeri olma özelliği taşımaktadır. Telmessos Antik Kenti’nin ismini kesin olmamakla birlikte söylentilere göre Apollon’un oğlu Telmessos’tan almıştır. Kökeni hakkında pek fazla bilgi toplanamamış olup Likya – Karia sınırında bir kıyı kenti olan Fethiye’nin antik çağdaki ismi Telmessos’tur.
Erken Roma – Helen döneminde yapılan ve M.S. II. yüzyılda onarım geçiren bu tiyatro yapılan kazı çalışmaları sonunda tiyatronun tüm unsurları ortaya çıkarılmıştır. Bir diozoma ile iki oturma grubuna sahip olan tiyatronun üst oturma sıralarının tamamı kordon çalışmasında dolgu malzemesi olarak kullanılmıştır. Mevcut 4 giriş ve çıkışlardan biri bozulmuş diğerleri sağlam kalmıştır. Tiyatroda bugünkü haliyle 2000-2500 kişi oturabilmektedir. Tiyatronun orijinalindeki oturma kapasitesi ise takriben 6000 kişiliktir.
AMİNTAS KAYA MEZARLARI (KRAL MEZARLARI)
Şehir merkezinde Likya döneminden (MÖ 4yy) kalma, kayalara oyulmuş kaya mezarıdır. Yüze yakın düzgün basamakla Amintas’a çıkılır. Buradan Fethiye ve deniz manzarası harikadır.Statüsü yüksek kişiler için yapılmış, oyulmaya ve işlenmeye uygun kayalarda oluşturulmuş mezarlar. Şehir içinde Likya döneminden kalma M.Ö. 4.yy. eserleri dikkati çeker. Bunlar, şehrin simgesi haline gelen doğal kayaya oyulmuş mezarlardır. Çok sayıda düzgün basamaklarla mezarların en güzel ve en görkemlisi olan Amintas’a ulaşılır. Bu mezar aşağıdaki düzlükten de kolaylıkla görülür ve yaklaştıkça, büyüklüğü karşısında duyulan hayranlık artar. Kast sistemli olarak planlanmış ve yapılmıştır.
Dikkatinizi çekmek istediğim bir nokta da şudur. Likya döneminde esirler iki farklı statüde nitelikle diriliyordu. Bunların bir tanesi zanaatkar köleler diğeri ise hizmetkar köleler. Kral mezarlarında olduğu gibi birçok mezarlıkta da şahit olabilirsiniz bu diyeceğim şeye. Buraya geldiğiniz zaman şuna dikkat edin. Kaya mezarlarında yüksek mertebeli kişilerin mezarlarının yanında ufak tefek kaya oyukları göreceksiniz. Bunlar hizmetkar kölelerin mezarlarıdır. Büksek statüden biri öldüğü zaman köleleri ile beraber gömülür. İnanışa göre diğer tarafa hizmet etmesi için köleleri öldürülür ve hizmet etmesi için krala eşlik ederler. Zanaatkar köleler ise zanaatına devam edebilmesi için öldürülmez.
FETHİYE KALESİ
Fethiye şehir merkezinden 3KM kadar uzaklıkta bulunan Fethiye kalesi yapılış tarihi olarak kesin bir bilgi bulunmamakla birlikte Rodos Şövalyeleri tarafından 15. yüzyılda onarılıp yeniden inşa edilmiş olabileceğinden bahsedilmektedir. Kalede üzerinde tarihi hakkında bir bilgi içermeyen birkaç eski yazıya ve bir sarnıca rastlamanın dışında çok fazla kalıntı bulunmamaktadır. Likya döneminden kalan ve kayalara oyulmuş mezarlardan oluşan Amintas Kaya Mezarlarının hemen sağ tarafında yer alan Fethiye Kalesi, aynı zamanda muhteşem bir manzaraya ev sahipliği yapmaktadır. Fethiye’nin ayaklarınızın altında olduğu kale manzarası bu nedenle gerek yerli gerek yabancı ziyaretçilerin en çok ilgisini çeken yönlerinden biridir.
FETHİYE LİMANI
İsteseniz de istemeseniz de illaki buraya yolunuz düşecek. Yüksek sezonda geldiğiniz zaman limanda sıra sıra parka çekilmiş birbirinden lüks yatları görebilirsiniz.
FETHİYE ŞEHİR MÜZESİ
Başta Telmessos olmak üzere Fethiye çevresindeki antik yerleşimlerde sürdürülen kazılarda elde edilen buluntuların sergilendiği Fethiye Müzesi, kent gezisi öncesi ya da sonrasında gezilmeli. Tunç, arkaik, Helenistik, Roma ve Bizans dönemine ait arkeolojik, Menteşe, Osmanlı ve yakın döneme ait etnografik eserlerin sergilendiği müze kış aylarında her gün 08.00-17.00 saatleri arasında ve yaz aylarında ise 08.00 – 19.00 saatleri arasında açıktır.
TLOS ANTİK KENTİ
Seydikemer’in Yaka Mahallesi sınırları içerisinde yer alan tarihi Tlos antik kenti Unesco Dünya Mirası Geçici Listesinde olup, Likya Bölgesi olarak bilinen coğrafyanın en eski yerleşim alanlarından biridir. MÖ 14. yüzyıl Hitit belgelerinde Dlawa, Likya yazıtlarında ise Tlawa olarak kayda geçen antik kentin girişindeki akropol, doğaya hakim görüntüsü ile görenleri fazlasıyla etkiler.
Yaklaşık 500 metre yüksekliğindeki dik yamaçları ile doğal açıdan korunaklı akropol tepesinin çevresi, yer yer sur duvarları ile tahkim edilmiştir. Tlos kalesine çıkarken yamaçtaki kayalara oyulmuş tapınak mezarlar dikkat çeker. Bu mezarların en görkemlisi kanatlı at Pegasus’un, üç başlı canavar Chimera ile savaşırken resmedildiği Bellerephontes’e ait mezar anıtıdır.
Tlos, tarihi süreçte arkeolojik, kültürel, dini ve ekonomik açıdan bölgenin parlayan yıldızı konumundadır. Neolitik dönemden Demir çağa kadar kesintisiz devam eden yerleşimin izlerini taşır. Hatta Hititlerin yazılı kaynaklarında, (Anal, Yıllık) Tlos’tan ülke diye bahsedilmektedir. Hristiyanlık tarihi açısından da önemli bir merkez olan Tlos, Likya’nın en önemli piskoposluk merkezlerinden biridir. Bu dinsel önemi 12. yüzyıla kadar devam etmiştir. Ayrıca Osmanlı Dönemi izlerini de taşımaktadır. 18. yüzyılda Tlos, bölgenin ticaret yollarının kesişme noktası konumundadır.
KAYA KÖY
Yirminci yüzyılın ilk yıllarına kadar zengin bir kent olarak varlığını sürdürmüştür. Kayaköy, kiliseleri, eczanesi, hastanesi, okulları, postanesi ile yörenin en büyük sosyal ve ticaret merkeziymiş.1922 yılına kadar yaklaşık 25000 kişinin yaşadığı Kayaköy, Türk ve Yunan hükümetleri arasında imzalanan bir anlaşma gereği, Kayaköy`de yaşayan Rum halkı ile Batı Trakya`da yaşayan Türk halkı karşılıklı olarak yer değiştirmişler. Bizimkiler ne demişse beğenirsiniz. Biz Rumların yaşadığı yerlerde yaşamayız deyip şu anki yerleşimi bulunan Kayaköyü oluşturmuşlar. Buralarda boş kalmış.
Kayaköy’ deki evlerin alt katları kiler olarak kullanılıp, evler 50 m2 civarında ve en belirgin özellikleri birbirinin manzarasını kesmemesidir. İki katlı olan Kayaköy evlerin, alt katlarında yağmur sularının biriktiği sarnıçlar bulunmaktadır. Kayaköy evleri 60cm kalınlığında doğal taş duvardan inşa edilmiş yaklaşık 2000 tane ev, bir çok şapel, iki adet kilise, okul ve gümrük binası vardır. Kayaköy düz ve yamaç olmak üzere iki tip yerleşime sahiptir. Yamaçta Rumlar yaşamış, düz arazide ise Türkler yaşamışlardır. Yüzyıllarca süren beraberlik Kayaköy’e barış, refah ve zenginlik saçmış.
Günümüzde ise alışık olmadığımız ama özlediğimiz bir sakinlik ve kuş sesleri yemyeşil bir Kayaköy beliriyor. Doğa insanlara rağmen özünü asla unutmuyor. Barışın simgesi zeytin ağaçları tüm savaşlara inat, yeşermeye, meyve vermeye devam ediyor. Kayaköy’de meşhur Cin bal Kebap salonu, Levissi Garden Restoran & Wine House, İstanbul Restoran ve yerel halkın saç böreği yaptığı mekanlar ve Şarap evleri bulunmaktadır.
GİZLİ KENT ŞELALESİ
Benim en keyif aldığım yerlerden birisi burası açıkçası. Yazın sıcağından bunaldıysanız burası tam size göre olacaktır. Fethiye şehir merkezinden 50 km uzaklıkta, Saklıkent Kanyonundan ise sadece 1 km uzaklıkta yer almaktadır. Saklıkent Kanyonuna gidecekseniz mutlaka burayı listenize eklemenizi isterim. Hatta önce Saklıkent Kanyonuna gidin iyice yorulduktan sonra burayı dinlenme noktası olarak kullanabilirsiniz.
Şelalenin suyu oldukça soğuktur ve yaz aylarında felaket güzel bir his bırakıyor. Kafa dinlemelik bir yer diyebilirim. Buraya özellikle hususi araç ile gidilmesi gerektiğini bildirmek isterim. Yada Saklıkent’e gelip buradan yürüyerek ulaşım sağlayabilirsiniz. Keyifli bir yürüyüş olacağından emin olabilirsiniz. Orman yürüyüşünü severler bayılacaktır buraya. Öncelikle olanaklarından bahsedeyim sizlere.
Yeme – İçme
Çok geniş bir mutfağa sahip bir restoranları mevcuttur. Son derece kaliteli hizmetten yararlanabilirsiniz. Er, tavuk, balık ne seviyorsanız var yok diyemem. Muhteşem doğanın içerisinde ister asma katlarda isterseniz de restoran bölümünde yemeğinizi yiyebilirsiniz. Alkollü ve alkolsüz olarak içecek skalasında son derece geniştir. Üstelik Saklıkent gibi pahalı da değil. Fiyatlar neredeyse yarı fiyatına.
Eğlence ve Şelale Yürüyüşü
Aksiyon dolu bir Zipline hattı mevcuttur. Şelalenin metrelerce üzerinde ormanlık alanca çılgınca bir deneyim yaşamak isterseniz kesinlikle denemeniz gereken bir deneyimdir. Saklıkent civarında da var fakat buradaki gibi adrenalin dolu ve uzun değil. Şelale yürüyüşü için çok düşük bir meblağ ödemeniz gerekmektedir. 2019 yılında bu rakam 5₺ idi. 250 adet basamak indikten sonra şelalenin suyuna varıyorsunuz. Buz gibi sularda yürümeye hazır mısınız? 200 metrelik suların içerisinde yürüme parkuru sizleri bekliyor. En derin yeri belinize kadar gelmektedir. Tedirgin olmanız için bir sebep yok. Buralara kadar gelmişken bu deneyimi mutlaka yaşamanız gerekmektedir. En sonundaki o muhteşem şelalenin altında fotoğraf çekilmeden dönmek olmaz. 200 metrelik dönüş yolculuğunun ardından 250 basamak ile karşılaşacaksınız. Biraz yorucu olduğunun farkındayım ama buna değer.
Ufak bir uyarı!
Şelale yürüyüşü son derece kolay gibi gözükse de yürüyeceğiniz yerlerde ayaklarınız şapidik terliklerden kayabilir. Bunun için mutlaka bir deniz ayakkabısı veya kapalı bir terlik ile yürümeniz tavsiye edilmektedir. Hepimiz tatilinizin rezil olmasını bir yerinizin kesilmesini istemeyiz. Ayakkabılarınızı mı unuttunuz? Merak etmeyin tesis bu konuyu sizin için çözmüş. Küçük bir ücret ödeyerek 250 basamak indikten sonra deniz ayakkabısı kiralayabileceğiniz bir yerden başlayacaksınız zaten. Buradan o işi de çözebilirsiniz.
YAKA PARK
Yaka köyünde dağdan gelen buz gibi suyun üzerine kurulmuş olan Yaka Park yeşillikler içerisinde doğa ile iç içe muhteşem bir yerdir. Tesis özellikle erken saatlerinizde gelip kahvaltınızı serin serin suların aktığı bir yerde mis gibi gözleme ile yapabileceğiniz bir ortamdadır. Orta kısmında özellikle bir bar var ve bundan bahsetmek istiyorum sizlere. Barın içerisinde yüzen alabalıklar göreceksiniz. Bunları sevip dokunabiliyorsunuz.
“Belirteyim! Lütfen balıklar ile aranızda duygusal bağ kurmayınız. Tesiste büyük bir alabalık çiftliği olduğundan dolayı belki o sevdiğiniz balık masanıza pişmiş olarak gelebilir.”
Tesiste birde soğuk su havuzu mevcuttur. Olayı da şu oradaki görevliye belirtiyorsunuz. Cup diye havuza daldıktan sonra boynunuza kadar suyun içerisinde kalma şartı ile zaman başlıyor. 5 dakika durabilirseniz bir içecek kazanıyorsunuz. 15 dakika kadar kalabilirseniz bir içecek ve yemek ikram ediyorlar.
GEMİLER (ST. NİCHOLAS) ADASI
Gemiler adası diğer adıyla St Nicholas adası Fethiye deyince akla ilk gelen Ölüdeniz’in ünlü yamaç paraşütünün gölgesinde kalsa da Ölüdeniz’in hatta Akdeniz’in önemli adalarından biri. Ada Ölüdeniz’ yaklaşık 7km, Gemiler Plajına yaklaşık 1 km uzaklığında Ölüdeniz’in batısındaki Gemiler koyunun içinde yer alır. Ada’da MS 5 ile 13 yüzyıllar arasında Bizans ve Roma dönemlerinde yapılan St Nicholas Kilisesi, su sarnıçları, evler ve günlük hayatı idame ettirmek için gerekli ev, depo, tünel gibi yerler ver. Tünel Büyük kilise olan St Nicholas kilisesi ile diğer küçük kiliseyi birbirine bağlar ve uzunluğu 500 metredir. Deprem sonucu bazı yerleşim yerleri sular altında kalan Ada da hala ayakta duran yerler var. Turistik geziye açık olan adaya Ölüdeniz’den ve Gemiler plajından kalkan teknelerle gitmek mümkün. Ölüdeniz Tekne turları da bu adada durmaktadır.
FARALYA
Uzunyurt, Muğla ilinin Fethiye ilçesine bağlı bir mahalledir. Köy genel olarak Faralya adıyla bilinir. Muğla iline 165 km, Fethiye ilçesine 25 km Ölüdenize ise 10 kmdir. Mahallenin bulunduğu bölgede (40 km’lik bir alan içinde) tarihi Roma ve Likya kalıntılarına, Kelebekler Vadisi’ne ve çeşitli doğal zenginliklere ulaşmak mümkündür. O ünlü Kelebekler Vadisinin yukarıdan çekinilen pozu var ya hah işte orası buralardan çekilmektedir. Faralya köyünün ismi zamanında Uzunyurt olarak değiştirilmiştir. Ama halk arasında hala Faralya olarak adlandırılmaktadır. Uzunyurt ismi sadece resmi işlemlerde kullanılmaktadır. Sit alanı ilan edilmiş olan bölgeden resmen tarih fışkırmaktadır. Dünyaca ünlü Times dergisi Türkiye’de bulunan 6 cennet arasında Fethiye’nin Faralya’sına da yer vermiştir.
UYARI!
Kayalıklardan sarkarak veya kayalıkların dibine kadar gitmek çok tehlikelidir. Bu sebepten dolayı düşüp ölen çok kişi olmuştur. Lütfen bir selfie için canınızı tehlikeye atmayınız. Güvenli bölgelerde fotoğraf çekininiz.