24 Eylül Salı 2024

Koza Han

Gezgin dostlar herkese merhabalar. Bursa çarşılarının merkezinde, muhteşem bir tarihi han olan Koza Han’ı birlikte tanıyacağız. Tarihi ipekçiler çarşısı olan Koza Han kapıları, tarihi, ipekçi dükkanları, avlusundaki altı şadırvan üstü mescit olan yapısını birlikte detaylıca öğreneceğiz. Zaman kaybetmeden başlayalım isterseniz.

KOZA HAN TARİHİ

Koza Han 15. yüzyıl sonlarında II. Bayezid tarafından mimar Abdül ula bin Pulat Şah’a İstanbul’daki eserlerine vakıf olarak Bursa’da yaptırılmış handır. Hanlar Bölgesi’nde Ulu Cami ile Orhan Camii arasında bulunur. Osmanlı devri han ve kervansaray mimarisinde ortasındaki mescit bakımından eski gelenekleri sürdüren ve bütünlüğünü koruyabilmiş olan bir eserdir. Anıtsal giriş kapısı ve avlusunda bulunan altı şadırvanlı, köşk mescit Bursa’nın simgeleri arasında kabul edilir.

Geçmişte Yeni Han, Han-ı Cedid, Pirinç Han’ın yapılmasından sonra Han-ı Cedid-i Evvel, Han-ı Cedid-i Amire, Yeni Kervansaray, Beylik Han, Beylik Kervansaray, Simkeş Han, Sırmakeş Han gibi birçok adla anılmış olan yapı, içinde ipek kozası ticareti yapıldığı için Koza Han adıyla anılır olmuştur. Koza ticareti için Bursa’ya gelen ipek tüccarları konaklama hizmeti veren handa altlı üstlü iki oda tutmuşlar; üstteki odayı ticari işlerini görmek ve konaklamak, alttaki odayı da ticaret mallarını depolamada kullanmışlardır. Han, günümüzde ticarî işlevini korumaktadır.

Koza Han’ın inşa kitabesi yoktur fakat dediğimiz gibi İstanbul’da II. Bayezid için inşa edilen büyük cami ve külliyenin Vakıflar Genel Müdürlüğü’ndeki 1505 tarihli vakfiye suretine göre, geliri bu külliyeye vakfedilmiş olan Koza Han’ın yapımı Mart 1490’da başlamış, açılışı 29 Eylül 1491’de yapılmıştır. Ancak vakfiyede adı geçen kervansarayın Koza Han değil yakınındaki Pirinç Han olduğu, Koza Han’ın yerinin çeşitli kimselerden 1490’da satın alındığı ortaya konulmuştur. 1671-1672 ve 1685 yıllarında tamir görmüştür. 1950’lere doğru büyük ölçüde restorasyon geçiren hanın gözleri modern ticarethane merkezleri olmuştur.

Koza Han Abdul-ula Pulat Şah’a yaptırılmıştır. Bina Emini Şüca bin Karaca, katipleri Hacı Yusuf bin Abdullah, Hayreddin bin Hamza ve Kemal Bey’dir. Kareye yakın dikdörtgen bir avlunun etrafında, iki katlı ve 95 odadan oluşur. İpekçiler Çarşısı olarak da isimlendirilen Koza Han’ın üst katında ipek ürünleri satan dükkanlar, avlusunda ise kafe ve çay bahçeleri bulunmaktadır.

Osmanlı’nın Koza Han’ı bu denli önemsemesinin sebebi İpek Yolu Ticaret Hattı’nın Asya’da ki son durağı olmasıdır. İlk Sultan Camisi olan Orhan Cami ve Emir Han ile başlayan Bursa’yı Dünya sahnesine çıkaran yapıları taçlandıran mimari eserdir Koza Han. Tarih boyunca uluslararası bir ticaret ve alışveriş merkezi olan Koza Han’da; çok farklı ülke ve milletlerden tüccarların işyerleri vardı.

II. Bayezıd, Koza Han’ın yapımı için Kamberler Mahallesi’nde bugün yeri kayıp olan Çatal Han’ı bağışlamış ve yer tahsisi için değiştirmiştir. Çünkü Koza Han’ın yerinin bir kısmı Orhan Gazi’ye ait vakıf arazisidir. Diğer kısımlarını ise 27.000 akçe gibi yüksek bir ücret karşılığında 4 kişiden satın almıştır. Kayıtlara göre açılışında, Osmanlı’nın en görkemli merasimlerinden biri düzenlenmiş ve 120 akçe hediye olarak dağıtılmıştır.

MİMARİSİ

Üç ayrı girişi olan Koza Han’ın kuzeyde ki Taç Kapısı saç örgü motifiyle tam bir şaheserdir. Selçuklu mimarisini de anımsatan kapının taş işçiliği muhteşemdir. Öne çıkan noktalarından biride; avlunun tam ortasında sekizgen zemin üzerine yapılan mescit ve aynı boyutta şadırvan havuzudur. Koza Han’a gelenlerin hatıra fotoğrafı çektirmeden ayrılmadıkları noktadır burası.

Doğu kısmı ise, döneminde Han’ın ahırı görevini gördüğü yerdir. Orhan Gazi Külliyesinin Mektebi’nin de bulunduğu bu alan, günümüzde İç Koza Han olarak adlandırılmakta ve çeşitli kafe, restoranlara ev sahipliği yapmaktadır. Dünya’nın her yerinden turistleri ağırlayan Koza Han’ın misafirleri arasında 2008 yılında ziyaret eden İngiltere Kraliçesi Elizabeth gibi tanınan isimlerde bulunmaktadır.

Buraya gelen misafirlerin; Tarihi Uzun Çarşı aksından gelip Taç Kapıdan giriş yapmasını, simgesel eser Mescit ve şadırvan önünde Koza Han avlusunda hatıra fotosu çektirmesini, ipek ürünlerini satan dükkanlarını gezip kulpsuz fincanlarda közde kahvenizi içmenizi ve günün sonunda Bursa’nın lezzet duraklarının başını çeken İskender ya da Pideli Köfte ardından da buraya meşhur dondurmalı irmik tatlısı yemeden ayrılmamanızı tavsiye ediyoruz.

Evliya Çelebi, 1640 yılında ziyaret ettiği Bursa’daki eski eserleri anlatırken Koza Hanı adını vermemekte, buna karşılık Pirinç Hanı’ndan sonra bir Acem hanından bahsetmektedir. Verdiği bilgilerden anlaşıldığına göre Evliya Çelebi’nin Acem Hanı olarak adlandırdığı handa Azerbaycan ve İran’dan gelen tüccarlar kaldığı gibi ipek tüccarlarından gümrük alan ipek emininin makamı da burada idi. Onun verdiği bilgiler adı geçen hanın Koza Hanı olması ihtimalini kuvvetlendirmektedir. Bu hana 19. yüzyıla kadar İpek Hanı da denildiğini, Bursa’daki Osmanlı devri eserleri hakkında bir doktora tezi yapmış olan Hans Wilde belirtir.

Dediğimiz gibi han iki katlı olarak düzenlenmiştir. Aydın Yüksel’in tespitine göre alt katta 45 mekân bulunmakta, Kapının iki yanında ise eyvan şeklinde açılan bir çift mekân yer almaktadır. İçlerinde birer ocak olduğu tahmin edilen her odayı havalandırmaya da yarayan mazgal biçiminde bir pencere kısmen aydınlatmaktadır. Girişin iki yanından birer taş merdiven yukarı kata çıkışı sağlar. Hanın sol tarafında düzenli bir plana sahip olmayan ahır kısmı bulunmakta, üst katta da 50 oda yer almaktadır. Üst kat revakları ahşap iken son tamirde kâgire dönüştürülmüştür. Revak kemerleri tuğla, üzerleri kubbelidir. Odalar tonozla örtülüdür. Her birinde dışarıya açılan ikişer pencere vardır.

Ahır ise ortası avlulu revaklarla çevrili tek katlı bir yapıdır. Koza Hanı, Osmanlı devri han ve kervansaray mimarisinde ortasındaki mescit bakımından eski gelenekleri sürdüren ve bütünlüğünü hâlâ koruyabilmiş olan bir eserdir.

TAÇ KAPI

Yolunuz eğer ki kapalı çarşı ve uzun çarşı arasına düşerse gözünüz hemen o muhteşem kapıya çarpacaktır. Muhteşem bir büyüklüğü olan kapı saç örgü motifi ile Selçuklu mimarisinin de özgün örneklerinin gösterilmiş olduğu muhteşem bir abidevi eserdir.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde taç kapısından giriş yapan tacirler için girer girmez hemen sağ ve sol kısımda zamanında gabbanlar vardı, tartılar, teraziler. Bunlar hem ürünün değerini, kalitesini belirlerler, fiyatlar belirlenir. Bu sebeple de gabbanlar önemli bir rol üstlenirlerdi.

AVLUSUNDAKİ ŞADIRVAN VE MESCİT

Bursa’ya gelenlerin en çok fotoğraf çekildiği yerlerden birindeyiz şimdi. Avlunun ortasında bazı Selçuklu kervansaraylarında olduğu gibi müstakil bir mescit bulunmaktadır. Eski bir belgede bu mescidin yanında günümüzde izi kalmayan ahşaptan ikinci bir mescidin daha olduğu bildirilmekteyse de herhalde esas mescit cemaate yetmediği için bir devirde böyle bir ek yapı inşa edilmiştir. Esas mescit sekizgen planlı olup kemerli pâyelere oturan bir mekândan ibarettir. Altında mermer havuzu olan bir şadırvan mevcuttur. Üst kata taş bir merdivenle ulaşılabiliyor. Kapının tam karşısında güzel bir mihrap yer almaktadır. Diğer altı duvarda alttakiler dikdörtgen, üsttekiler sivri kemerli pencereler bulunmaktadır. Mescidin üstü kurşun kaplı bir kubbeyle örtülüdür. Bu yapı Koza Han ile bütünleşmiş simgesel bir eserdir.

Günümüze 12 tanesi ulaşmış olsa bile tarihte Bursa’nın kayıtlı 40 tane hanı mevcuttur. Şu anda içinde bulunduğumuz Koza Han gibi 12 tanesi bu hanlar bölgesinde yer alıyor olsa da tarihi kayıtlar bizlere Bursa’nın dediğimiz gibi bir zamanlar 40 hanının olduğunu söylemektedir. Bunlar farklı zamanlarda, farklı sebepler ile yavaş yavaş ortadan kalmıştır.

TÂMİYE TÖRENİ

Koza Han’ı bitirmeden evvel sizlere ilginç bir bilgiden bahsetmek istiyorum. Osmanlı döneminde günümüzde olduğu gibi kolayca usta, kalfa olunmuyordu. Kalfalar ve ustalar bellerine taktıkları peştamallardan ayırt edilebiliyordu. Osmanlı zamanında hiçbir çırak kendini kendine kalfalık peştamalı kuşanamazdı ve hiçbir kalfa da kendini usta sanıp da dükkân, tezgâh kuramazdı. Bursa’da kuvvetli bir esnaf teşkilatı vardı. Tek bir, tek yürek halinde yaşayan esnaf cemiyetlerinde geleneğe göre her şeyin bir yolu, yormadı olurdu. Yetişen çocuklara kalfalık, kalfalara da ustalık peştamalı kuşatmak için Tâmiyeler yapılırdı. Bahar veya yaz aylarında yapılan bu törenler o esnaf cemiyeti için kır bayramı da sayılırdı. Zamanı geldiğinde tellallar çağrılır her yere haber salınırdı. Abdal Murad’da yapılan törenler için ustalar, kalfalar ve buyur edilen diğer kişiler akşamdan gider burada sabahlara kadar sohbet ederler, hikayeler anlatır, sazlı sözlü eğlenirdi. Her sabah kuşlar insanları uyandırırken, bu sabah insanlar kuşları uyandırırdı. Gün ağrırken tâmiye törenini seyretmek isteyenler bölgeye gelir ve çayır çimende eğlenecekler devam ederdi. Öğlen yemeğinin ardından sonra namaz kılınır, mevlit okutulur ve tâmiye töreni âhi babanın huzuru ile başlardı. Geniş bir halka kurulup oturulur, bu halka esnaflar şeyhinin bir yanında o gün kalfa ve usta çıkaran ustalar yer alır; seyirciler ve bu hakanın dışında halka halka toplanırdı. Ağzı dualı bir kişi peştamal kuşanacak olanları ardına alır ve ağır adımlarla şeyhe doğru ilerlerdi. Usta çıkacaklar sağa kalfa çıkacaklar sola sıralanır. Ustaları için getirdikleri hediyeleri yere bırakır, konuşmaları dinlerlerdi. Konuşmaların sonunda karşılıklı helâlleşilir, ustalar kalfalarının peştamallarını şeyhe verir, şeyh de peştamalları kalfalarının sağına doğru üç defa her seferinde tekbir getirerek dolar, üç düğüm atardı. Böylece bu kalfa usta olurdu. Çıraklar da bu şekilde kalfa olduktan sonra şeyhin ve ustalarının ellerini öper hediyelerini verirlerdi.

Evet gezgin dostlar sizlerle beraber bu muhteşem yapıyı gezdik öğrendik. Bursa’da 2014 yılında Unesco dünya mirası listesi içerisinde yer alan bu yapı 15. Yüzyıldan beri çok önemli bir ticaret merkezidir. Farklı bir tarihi değerde tekrar görüşmek ümidiyle.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

EN SON EKLENELER

BAĞLANTIDA KALIN

594BeğenenlerBeğen
5,557TakipçilerTakip Et
2,470AboneAbone Ol