Söyleyebilene aşk olsun. Neler oldu neler anlatsam şaşarsınız. Ama tabi ki de bu başka bir yazının konusu. Ben sizlere Lubyana hakkında gerekli olan bilgileri sunacağım. Şimdi illa harita üzerinde Slovenya’yı bulmuşsunuzdur. Başkent Lubyana bi karmakarışık yazılışını bırak okunuşunun da bi enteresanlığına denk geldiğiniz illa olmuştur. Fazla kafanızın karışmaması için ben sizlere söyleyeyim. İngilizce Ljubljana yazılır, yine ingilizce Lyubliyana diye okunur. Türkçe’de ise Lubyana diye yazılır ve okunur. Gelelim bu yeşil şehir hakkında bilinmesi gerekenlere.
Slovenya benim pek uğramak istemediğim ama genelde dolaştığım bölgelerde bulunan sıcak ve yeşil bir ülke olarak aklımda hep yer aldı. Bir gün kendi kendime dedim ki “Remzi neden Slovenya’yı da keşfetmiyorsun?” Bu sorudan sonra kendim de bi aydınlanma oldu. Hemen bir araştırma listesi çıkarttım ve neden olmasın dedim. İyi ki de yapmışım diyebilirim. Haydi başlayalım.
LUBYANA HAKKINDA
Yugoslavya’nın dağılmasının hemen arkasından 1991’de bağımsızlığını ilan eden Slovenya’nın küçük ve en kalabalık şehridir. Avrupa’nın en yeşil 3. şehri seçilmiş olup 2016 yılında ise “Yeşil Başkent” ünvanını almıştır. Coğrafi olarak Avusturya’nın güneyinde, İtalya ile Hırvatistan arasında kalmış az da olsa bir sahil şeridi bulmaktadır. Bağımsızlık ilanının ardından Balkan Ülkesi olma çabasında bulunmayan, balkan coğrafyasının uzak ülkesi olan Slovenya her ne kadar balkan ülkesi olarak anılsa da pek balkan ülkesi izlenimi görmeniz mümkün olmayacaktır. Ülke 1 Mart 2004’e AB’ye girmiş olup daha evvelinden Sloven Tolars kullanmaktaydı. Ama AB üyeliğinden sonda bundan vazgeçip Euro kullanmaya başlamıştır. Lubyana isim konusunda baya çelişkiler yaşamış bir şehirdir. Bazı tarihçilere göre ismini Laburus denilen antik Slav şehrinden aldığına inanılır. Ama genel olarak şehrin kökeni belirsizdir.
Şehrin ana simgesi bir ejderhadır. Şehir simgesi olarak zaten Lubyana kalesinin üzerinde duran bir ejderha tasviri vardır. Ejderha hakkında araştırmalarım sonucunda birkaç bilgi edindim sizler için. Bir Slav efsanesine göre bir ejderhanın öldürülmesi yeryüzündeki doğurganlığa, bol bereketli su kaynaklarını garanti altına alındığını bildiriyor. Konu ile alakalı detaylı bilgi isteyen arkadaşlar “Saint George ve Ejderha” konu başlığı ile araştırma yapabilirler.
LUBYANA’DA ULAŞIM
Her ne kadar isimi zor olsa da ulaşım tam tersine oldukça kolay. Biliyorsunuz ki balkan coğrafyasının en uç noktasında olduğundan dolayı daha çok Avrupai bir ülke burası. Kolay ulaşımın olmasının en büyük etkeni Türkiye üzerinden her gün düzenlenen tarifeli uçuşlarla şehre kolayca ulaşabilirsiniz. Bursa’da yaşadığım için Bursa ile kıyaslama yapacağım kusura bakmayın. Her ne kadar kolay ulaşım, bilmem Avrupa ülkesi desem de küçücük bir yer burası. Hava limanı bile Bursa otobüs terminalinden bile küçük diyebilirim.
Kara yolu ulaşımı da kolay olmasının yanı sıra ulaşım sıkıntısı çekme konusunda riskiniz büyük diyebilirim. Her zaman her yere otobüs bulmanızda sıkıntı yaşayabilirsiniz. Küçük olmasının dezavantajını şehir burada hissettiriyor. Farklı ülkelerden ulaşım sağlayacaksanız ya sabahın çok erken saatlerinde yada akşam çok geç saatlerde ulaşım sağlayabilirsiniz. Diğer ülkelerde bulunan hatlar gibi her daim bulabileceğiniz bir otobüs hattı yok. Bunu göz önüne bulundurarak plan yapmaya özen gösterin.
Şehirde bir tren istasyonu var. Tren severler için bu haber iyi olabilir ama Avrupa’nın genelinde tren pahalı bir ulaşım ağı. Ben kullanmadığımdan dolayı maalesef ki sizlere bu konuda pek fazla bir bilgi veremeyeceğim.
Şehir içi ulaşım son derece kolay ve ucuz olan tabanvay diyebilirim. Dolaşırken hem güzellikleri kaçırmazsınız ve istediğiniz yere kısa sürede gidebilirsiniz. Öyle kocaman bir şehir değil zaten. Haricinden en yaygınından bisiklet ve scooter baya bir popüler şehirde. Yaz döneminde gidecekseniz bisiklet kiralayabilirsiniz.
LUBYANA’DA KONAKLAMA
Ben balkan coğrafyasında dolaşırken inanın bana bu kadar rahat olduğum bir yer görmedim. Konaklamamı Hostel Sleeping Beauty’de yaptım. Hostel sahipleri Türk göçmeni olduklarından dolayı son derece kibar ve cana yakın davrandılar bana. Türkçe bilmemeleri benim için ekstra bir yarar oldu. Şehir hakkındaki soruları sordum. Haricen konaklama yapmak isterseniz Hırvatistan üzerinden geldiğimden dolayı Hırvatistan’a oranla bir tık daha ucuz diyebilirim. Ülke zaten biraz küçük ve Lubyana da bir o kadar küçük. Ha bu dışarıda kalma riskini yükseltiyor anlamına gelmiyor. Slovenya’da öyle diğer turistik şehirlere oranla pek fazla bir turistik nokta yok. Bundan dolayı şehirde pek fazla turist bulamayabilirsiniz.
LUBYANA’DA GEZİLECEK YERLER
Eminim en çok merak ettiğiniz kısım burasıdır. Şehir her ne kadar İtalya’ya yakınlığı ola, Avusturya – Macar kültürlerinin hakimiyeti hissettirse de genel anlamda barok yağıdaki mimarisi ile dikkat çekmektedir. Ha barok dediyse bir Prag, bir Riga değil tabi ki de ama o esinlenmeleri hissetmeniz mümkündür. Haydi sıralamaya başlayalım.
KÖPRÜLER
Köprü yönünden zengin bir şehir. Hemen kafalarda Budapeşte lambaları yandı değil mi? Ama Budapeşte kadar şaşalı olmasa da kendine özgü köprüleri ve köprülerin ilginç hikayeleri var.
ÜÇLÜ KÖPRÜ
Şehrin iki popüler yakasını birbirine bağlayan en meşhur köprüsüdür. Başlangıçta orta Avrupa ile balkanları birbirine bağlayan bu köprü araç trafiğinin artmasından sonra iki yanına birer şerit daha yapılıp yayaların hizmetine sunulmuştur. Sonradan çeşitli süslemeler ve lambalarla canlılığı arttırılmıştır. Hemen yanlarında bulunan yayaların geçmesi için yapılan sonradan eklenen diğer köprülerin yanındaki merdivenler nehrin yanına inip balıkçılar için kolaylık olması için yapılmıştır. Tabi bu köprünün altı balık pazarı olarak ta kullanılmış.
TRNOVO KÖPRÜSÜ
Şehrin hemen merkezinde bulunan Trnovo kilisesinin hemen önünde yer alır. Pazar bahçeleri ve kültürel etkinliklerin merkezi olarak tanınan en eski Lubyana banliyölerinden olan Krakovo ve Trnovo mahallelerini birbirine bağlar.
EJDER KÖPRÜSÜ
Her ne kadar en meşhur köprüsü Üçlü Köprü olsa da turistik bakımdan ve şehrin simgesini barındırmasından dolayı bu köprü de şehrin tanıtımında büyük bir önem sahibidir. 1901’de Avrupa’nın en büyük üçüncü köprüsüydü. Bu gün ise turistik bir anıt olarak kullanılmaktadır.
HRADECKY KÖPRÜSÜ
Dünyadaki ilk demir döküm köprüdür. Slovenya’nın teknik bakımdan en başarılı ve değerli köprülerinden birisidir. İnşaatı sırasında zarif, çok modern ve ekonomik olarak övülmüştür. Lubyana hastanesinden ölüleri cenaze törenine nakletmek için kullanıldı. Bundan dolayı Mortuary Köprüsü olarak ta anılmaktadır.
KASAPLAR KÖPRÜSÜ
Resmi olarak 2010 yılında açılan köprünün planları 1930 yılında tamamlandı. Heykeltıraş Jakov Brdar tarafından tasarlanmıştır. Açılıştan kısa bir süre sonra Paris’te ki Pont des Arts’dakine benzer gibi aşık olan çiftlerin asma kilit asmaya başlamışlardır.
TURİSTİK NOKTALAR
Yazı içerisinde de bahsettiğim gibi öyle doya doya gezip dolaşayım. Aman bilmem kaç gün kalayım da tadını çıkartayım dediğin bir şehir değil burası. Küçük ama öz bir yapısı var. Haydi bunları inceleyelim.
LUBLIYANA KALESİ
Şehrin en çok ziyaret edilen noktası burası. Zaten görmeme, es geçmeme gibi bir durumunuz yok. Küçük şehirde dolaşıp bitirdikten sonra “Haydi bir de kaleye çıkalım” diyeceğinizden adım gibi eminim. Kaleye giriş ücretsiz. Ama çıkarken iki seçeneğiniz olarak. Kara yolu ile giderseniz ki benim tercih etmediğim bir seçenek, girişte para vermeden giriş yapabilirsiniz. Ama sınırlı zamanınız varsa yol uzun değmez derim. Diğer seçenek füniküler. Tam hatırlayamıyorum ama 2017 yılında ziyaret ettiğimde 4€ – 5€ gibi bir rakam vermiştim çıkış ve iniş için. Kale içerisinde Gözcü Kulesi, Aziz Geroge Şapeli, Kukla Tiyatrosu, Sloven Tarihi Sergisi yer almaktadır. Havanın açık olduğu zamanlarda gözcü kulesine çıkıp manzaranın tadına varabilirsiniz.
TİVOLİ PARKI
Doğa severlerin tercih ettiği bu parkta bol bol ferahlayabilir. Ufak bir siesta bile yapabilirsiniz. 1813 yılında Podturn Manor ve Cekin malikanelerinin bahçelerinin birleştirilmesiyle ortaya çıkmıştır ve Lubyana’nın en büyük parkıdır.
PRESEREN MEYDANI
Şehrin ana meydanıdır. Avrupa’nın genelinde zaten bu meydan kültürü var. Üçlü köprüden geçerek ulaşım sağlayabildiğiniz gibi her zaman kalabalık olan bu meydanın en görkemli yapısı Fransizkan Kilisesi’dir.
SLOVENYA ULUSAL MÜZESİ
Slovenya’nın en eski ve en büyük müzesidir. Kafalar karıştı değil mi? En büyük deyince. Merak etmeyin. Cürmü kadar yer zaten. Taş devri ve Roma dönemi eserlerinin sergilendiği bir müzedir.
KONGRESNİ MEYDANI
Lubyana’nın en büyük meydanlarından bir diğer burasıdır. Her ne kadar Preseren meydanı kadar kalabalık olmasa da kendi çapında bir popülaritesi vardır. Genellikle sporseverlerin tercih ettiği bu meydanda günün her saati spor etkinliği düzenlenmektedir.
TRUBARJEVA CADDESİ
Burası benim en çok sevdiğim yeri açıkçası. Şansıma birde konakladığım hostel bu caddedeydi. Duvarlarında grafitlilerin olduğu, sağlı sollu her yerinde gençlerin takıldı barlar kitapçıların oldu dolu dolu bir cadde burası. Akşam üstü bir kahve içecekseniz veya biraz daha hızlı bir ortam arıyorsanız adresiniz burası.
METELKOVA
Tıpkı Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da bulunan Christina bölgesi gibi buranında Metelkova bölgesi var. Yugoslavye devleti zamanlarında askeri barakaların bulunduğu bu sokak 1993 yılında bir grup aktivist tarafından ele geçirilmiş ve günümüze kadar sokak sanatçılarının ve aktivistlerin yaşam alanı haline getirilmiştir.
LUBYANA’DA YEME İÇME
Avrupa’nın geneline hakim olan kahvaltı kültürünün etkilerini burada görmektesiniz. Bilmeyenler için ufak bir hatırlatma! Avrupa’nın genelinde bizimkisi gibi bir kahvaltı kültürü yok. Gözünü seveyim bizim kahvaltıların. Tereyağı, bal, reçel uff bak kendimden geçtim şimdi. Ama Avrupa’da nerede? Kruvasan + kahve. Kahvaltı bu kadar. Ha bu şehrin bi alternatifi var. Balkan coğrafyası olduğundan dolayı börek olayı var tabi ki de. Fırınlarda bol bol börek ve çeşitlerini bulabilirsiniz.
Halk pazarının hemen karşısında kurulan yemek pazarında ağız tadınıza uygun bir şeyler bulabilirsiniz. Et ürünleri, balık ürünleri, sebze yemekleri bir sürü yerel lezzet bulabilirsiniz. Ama balık konusunda baya bir iddialılara. Balkanların lezzetlerinin yanı sıra Avusturya’nın şnitzellerinden tutun Macaristan’ın gulaş’ına kadar burada bulabilirsiniz. Ee yani sonuçta eski bir birliğin parçaları buralar. Başlıca yemeklerinden bahsetmek gerekirse de ülke genelinde popüler olan Kranjska Sosis ve farklı iç dolgularla haşlanmış Struklji rulolarını tadabilirsiniz. Slovenler genelde bira ve şaraplarına evde yaptıkları gibi çeşitli mekanlarda bunları sunmaktadırlar. Yanında kuru et veya peynir tabağınıda istemeyi unutmayın. Haricen bir mekan önermek istiyorum sizlere CACAO şehrin en iyi kafelerinden birisi. Çok iyi ev yapımı tatlıları yapıyor. Lezzetli bir deneyim yaşayacağınızdan eminim.
UNUTMAMANIZ GEREKLER!
- Küçük bir şehir. Geçerken bile uğrasanız yarım günde gezip bitirebileceğiniz bir yer.
- Çeşmelerden su içebilirsiniz. Son derece lezzetli.
- Güvenli bir şehir. Gönül rahatlığı ile gezebilirsiniz.
- Normalde insanlar tatilleriniz yazın veya bahar aylarında düzenliyor. Bu şehri kışın görmemizi isteyen, hatta ısrar edenler olur. Kışın görmek ayrı bir deneyim olacağından eminim. Ama Balkanların soğuklarına dikkat etmek gerekiyor.
- Festivallerin olduğu zaman şehir bir farklı olduğunu söyleyebilirim. Festival olduğu zamana denk getirirseniz daha da sıcak görüneceğinden eminim bu şehrin.
- Şehre vardığınızda hava limanında sizlere Lubyana kart satmak isteyecekler. Görmezden gelin. Pek faydalı bir kart değil. Üstelik gereğinden pahalı.