Neredeyse her gezginin mutlaka gidip görmek istediği ve arzuladığı şehri anlatmaya çalışacağım sizlere. Malum Türkiye şartlarında bakıldığı zaman uçak biletleri almış başını gidiyor. Nedense İspanya bi ayrı pahalı oluyor. Bir fır fırsat yakalayıp vurdum bende kendimi internetin en dip noktalarına. Ara tara bir türlü bulamadım. Ama uzun süredir arzuladığım o İspanya seyahatini de kafama takmadım değil hani. Neredeyse günlerce arayışlar, tarayışlar peşi sıra aktı. Ve ne yapıtıysam Türkiye üzerinden bir türlü uygun uçak bileti bulamadım. Alternatif arayışlarına girdim ve Farklı bir ülkeden transit yapmaya karar verdim. İstediğim bütçelerde de aktarmaları bulunca bi oh çektim ve attım kendimi İspanya topraklarına. Eeee buralara kadar gelmişken de başkenti görmemek büyük ayıp olur diye düşündüm ve ekledim görülmesi gerekilen şehirler listeme. Ufak ufak başlayalım isterseniz.
ZAMAN İÇERİSİNDE MADRİD
Madrid kültürü, İspanyol İmparatorluğu’nun merkezi olarak kraliyet tarihinden büyük ölçüde etkilenmektedir. Kraliyet sarayı, İspanyol Monarşisi tarafından kullanılan büyük yerler ve binalar, muazzam katedraller ve kiliseler Madrid’de olduğu kadar ortaçağ mimarisinde de bol miktarda bulunmaktadır. Ancak günümüzde Madrid Berlin gibi şehirler kadar kozmopolit bir şehir, yeni mimari, yaşam tarzı ve kültürü ile doludur.
Modern çağ zamanlarında Juan de Padilla liderliğindeki Comuneros isyanı sırasında , Madrid Almanya ve İspanya İmparatoru V. Charles’ın isyanına katıldı , ancak Villalar Savaşı’nda yenilgiden sonra Madrid kuşatıldı ve kraliyet birlikleri tarafından işgal edildi.
Yarımada savaşlarında bu sırada, veliaht prens Ferdinand VII’nin babasını kral olarak değiştirdiği Aranjuez’in İsyanı (17 Mart 1808) vardı . Ancak VII. Ferdinand Madrid’e döndüğünde, şehir zaten Joachim-Napolé Murat tarafından işgal edildiğinde kral hem de babası neredeyse Fransız ordusunun mahkumlarıydı. İspanyol Bourbonlarının zayıflığından faydalanan Napolyon, her ikisini de önce baba sonra oğlunu Ferdinand’ın 20 Nisan’da geldiği Bayonne’de ona katılmaya zorladı .
İki kralın yokluğunda, başkentte durum gittikçe gerildi. 2 Mayıs’ta Kraliyet Sarayı’nda bir kalabalık toplanmaya başladı . Kalabalık, Fransız askerlerinin saraydan hala saraydaki kraliyet ailesi üyelerine çekildiğini gördü. Kalabalık hemen yüzerlere bir saldırı başlattı. Mücadele saatlerce sürdü ve Madrid’e yayıldı. Daha sonraki baskılar acımasızdı. Goya’nın üçüncü Mayıs 1808’i gibi tablolar , 2 Mayıs’taki popüler ayaklanmayı sona erdiren baskıyı yansıtıyor.
SEYAHAT ÖNCESİ BİLİNMESİ GEREKİLEN GÜVENLİK HATIRLATMALARI
Öncelikle şunu bir kafanıza koyun! Tamam başkent olabilir ama aklınızdan hemen “yok efendim soğuk insanlar, bürokrasi torbası” gibilerinden şeyler geçirmeyin hemen. Tamam bir Barselona olamayabilir ama Burası da Madrid kimselere yedirtmem. Konu kültür olunca da tek geçebileceğim şehirlerdendir. Öncelikle şehre varmadan evvel şunları güvenlik önlemleriniz aklınızdan çıkartmayınız;
- Son derece güvenli bir şehir. Neredeyse her kuytu köşede bile kamera var ve farkına varmasanız bile etrafta güvenlik kuvvetleri devriye geziyor.
- Güvenli dedik ama tutupta siz yine de kuytu yerlerde gece gece bi başınıza gezmeyiniz. Madrid’de şiddetsiz yankesicilik olayları bolca mevcuttur. Metroda felam uykuya dalmayın diye özellikle belirtiyorlar.
- Yanınıza genellikle anketçiler ve türevleri bolca gelecektir. Onların isteklerini olabildiğince ret edin. İmza kampanyası felam ayağına bi ton adam fır dönüyor mümkünse hemen uzaklaşın oralardan. Genellikle bu tarz insanlarda “ilgilenmiyorum, dokunma bana, param yok” gibi tabirleri bolca kullanmaktan çekinmeyiniz.
- Normalde bilirsiniz Avrupa’da bir çok yerde dışarıda alkol içebilirsiniz. Bu hem ucuz hem de keyiflidir. Fakat Madrid’de bu yasaktır! Polis sizi uyarıp ceza yazabilir bilginiz olsun.
- Kafe ve barlarda lütfen telefon, cüzdan gibi önemli eşyalarınızı masa üzerine koymayınız. Çingene çocukları ara ara talan ediyorlar mekanları. Farkına bile varmadan eşyalarınızı çalıp giderler. Tatilinizin kötü bitmesini istemem açıkçası.
MADRİD’DE KONAKLAMA
Açıkçası kim ne kadar bütçesi var bilemem. Bundan dolayı da pek yorum yapamayacağım. Sadece bilmeniz gerekenler şunlar. Sezon dışında ziyaretlerde problem yaşayacağınızı sanmıyorum. Fakat sezonda gerçekten şehir hınca hınç dolu oluyor. Erken rezervasyon yapmak herkes için iyi olacağı kanısındayım. Bu arada şehirde Airbnb seçeneği bolca mevcut. Sadece sizlere tavsiyem toplu taşımayı bolca kullanacaksanız durak noktalarına yakın bir yerlerde rezervasyon yapmanız olacaktır.
MEYDANLARI İLE MADRİD
Hepimizin bildiği üzere Avrupa’da çok geniş bir meydan anlayışı var. Bunların en göze çarpanlarından bazıları ise Madrid’de yer almaktadır. Kısaca bahsetmem gerekirse;
PUERTA DEL SOL
Madrid’in kalbi ve in işlek meydanıdır diyebilirim. Yerel halk için adeta bir buluşma noktası haline gelmiştir. Festivaller veya siyasi gösteriler içinde vazgeçilmez bir noktadır. Sağda solda bekleyen tur rehberleri, kıyıda köşede oturmuş resim çizen ressamlar, sokak sanatçılarının yanı sıra bu meydan da dikkat edilmesi gereken bir grup daha vardır ki onlar da yankesicilerdir. Kalabalıktan faydalanıp sizleri soymak için hazır bekliyorlar. Dikkatli olmanızı öneririm. Meydanın tam ortasında Kral 3. Charles heykeli bulunmaktadır.
PLAZA MAYOR
Belki de Madrid’in en iyi bilinen etkileyici meydanı burası diyebilirim. Şehre gelen turistlerin ilk ziyaret noktalarından olan meydan başlangıç olarak surların dışından inşa edilen bu kapalı meydan boğa güreşlerine, pazarlara, senfonilere, turnuvalara ev sahipliği yapmıştır. Bugün ise turistik eşya satan dükkanlar, kafeler ve restoranlar ile çevrelen dirilmiştir.
MADRİD’DE GÖRÜLMESİ GEREKİLENLER
Evet şimdi önemli kısma gelelim. Başlangıçta buraya gelmeden evvel bilinmesi gerekilenlerin, daha doğrusu en önemli destinasyonları sizler için gezdim ve notladım. Başlıca sıralamak gerekirse eğer;
MADRİD KRALİYET SARAYI (Palacio Real de Madrid)
İspanya kraliyet ailesinin Madrid’de bulunan ikametgahıdır. Sadece devlet törenleri için kullanılmakta olmanın yanı sıra bu şehre gelen turistlerin ilk duraklarından diyebilirim. Kral ve ailesi daha mütevazi olan ve Madrid dışında bulunan Zarzuella sarayında yaşamaktadır. Devlet malı olan saray. Bakanlıkça işletilmekte olup ziyarete açıktır. Küçük bir giriş ücreti vererek sarayı gezebilirsiniz.
CİBELES SARAYI (Palacio de Cibeles)
2011 yılının öncesine kadar bilinen ismiyle İletişim sarayı. Cibeles meydanında yer alan bir saraydır. İhtişamlı mimarisi ile hemen dikkat çekmektedir. 1919 yılında açılan saraydaha önceden posta idaresi olarak kullanılmaktaydı fakat artık günümüzde belediye binası olarak kullanılmaktadır.
AZİZ HANNE MEYDANI (Plaza de Santa Ana)
İspanya’nın en önemli yazarı olarak kabul edilen Pedro Celderon de la Barca ile Granada’lı ünlü şair Federico Garcia Lorca’nın heykellerinn sergilendiği ve etrafını restoranların, cafelerin ve tapas barlarının çevrelediği bu meydanı görmeden gitmeyin derim. Farklı bir ambyanasa sahip olan meydanda şehir turunuzda bir cafede mola noktası olarak ta ekleyebilirsiniz. Ayrıca Madrid’in en eski tiyatrosu olan Teatro Espanol bu meydanın doğu tarafında yer almaktadır.
PRADO MÜZESİ (Museo del Prado)
Madrid’in merkezinde bulunan müze İspanyol ulusal sanat müzesidir. Eski İspanyol Kraliyet koleksiyonunda ve İspanyol sanatının en güzel nadide eserlerine sahiptir. 8000 küsür üzerinde esere ev sahipliği yapan müze bir o kadar kadarda taslak çizime ve 1000 den fazla heykel ve tarihi objeyi barındırmaktadır. 200 yaşında olan müzeye Madrid ziyaretinizde mutlaka görmeniz gerekenler listenize eklemelisiniz.
RETİRO PARKI (El Retiro Park)
125 hektar üzerine kurulmuş park Madrid halkının nefes alma şehir keşmekeşliğinden kaçmak istedikleri en iyi yer diyebilirim. Resmen şehir içerisindeki vaha olarak görünen parkta Endülüs’ten ilham alan klasik istic bahçeleri , gül bahçeleri ve her türlü anıtı bir arada görebileceğiniz bir oksijen tarlasıdır. Park o kadar büyük ki dolaş dolaş bitiremiyorsunuz. Kendi içerisinde bile görmeniz gerek yerler de yok değil.
Kristal Saray (Palacio de Cristal)
1887 yılında inşa edilmiş olan yapı parkın belki de en dikkat çeken yapısıdır. Sırf burayı görmek için bile insanlar parkı ziyaret ediyor. Cam bir yapı görünümünde olan yapı günümüzde sarayın içindeki neslerin sergilendiği bir müze olarak hizmet vermektedir.
7. Alfonso anıtı (Monumento a Alfonso XII)
Bu anıt Kral 7. Alfonsonun oğru tarafından 1922 de babasının anısına açılmıştır. Tam da yapay gölün önünde göremeden geçemeyeceğiniz bir noktadadır.
Cecilio Rodriguez Bahçeleri (Jardines de Cecilio Rodriguez)
Retiro parkı içerisinde birçok bahçeyi barındırmaktadır. Bunlardan bir tanesi ise Cecilio Rodriguez Bahçesidir. Burayı görmek istemenizin bir sebebi ise bahçe içerisinde dolaşan tavus kuşlarıdır.
Balıkçı Köşkü (Casita del Pescador)
Yapay göl ile çevrili olan parkta bulunan güzel bir tasarım. Zamanının kralı olan Kral 7. Ferdinand tarafından dinlenmek ve balık tutmak için yaptırılmıştır. Her ne kadar küçük bir yer olsada mimarisi ile dikkatleri üzerine çekmektedir.
Gül Bahçesi (La Rosaleda)
Sizlere tavsiyem burayı görmek istiyorsanız Mayıs ayının sonuna doğru gelmeniz olacaktır. Malüm güllerin o renkleri sizleri adeta büyülercesine karşılayacaktır. 650 den fazla türün içerisinde bulunduran bahçede 20.000 ‘den fazla gül ağıcının ekili olduğunu söylüyorlar.
Ahuehuete “El Abuelo”
Neden burası diye düşünmeden evvel okumaya devam edin lütfen. Malüm bir parktayız ve parkın en yaşlısını görmeden olmaz. Madrid’in en eski ağacına merhaba demeden olmaz. Meksika kökenli olan bu ağaç 400 küsür yaşında olduğunu söylüyorlar ve boyu 25 metreyi geçiyor.
GRAN VİA
Türkçe anlamı büyük yol olan bu bulvar Madrid’in en şatafatlı ve en lüks mağazalarının olduğu bir caddedir. İspanyol Broadway’yi olarak ta bilinen caddede çok sayıda otel ve büyük sinema salonları vardır. Son zamanlarda Madrid gezilerinin vazgeçilmez noktası olmuş durumundadır.
ALMUDENA KATEDRALİ (Catedral de La Almıdena)
Madrid şehrinde yer alan bir Roam Katolik katedralidir. Ayrıca Madrid başpiskoposluğunun da yönetim merkezidir. Katedral 1993 yılında Papa 2. John Paul tarafından kutsanmıştır. Neo-Gotik iç mekanı, çağdaş sanatçıların şapelleri ve heykelleri ile popüler sanat dekoruna kadar benzersiz ve moderndir. Katedral 16. Yüzyılın başlarında yapılmaya başlanılmıştır.
DEBOD TAPINAĞI (Templo de Debod)
Tapınak milattan önce 2. Yüzyılda Mısırlılar tarafından inşa edilmiştir. Nubia Kralı Adikhalamani’nin emriyle Mısır tanrıları Amon ve Isis’e adanmıştır. Tapınak eskiden askeri kışlaların bulunduğu Madrid’in yakınlarındaki Campo del Moro ve Parque del Oeste bölgesindeki Parque de Rosales’e yeniden inşa edildi ve 1972 yılında halka açıldı. Antik Mısır mimarisinden biraz çalışma içerir ve bu çalışmalar Mısır dışında sadece bu tapınakta görülebilmektedir.
PLAZA DE TOROS DE LAS VENTAS
Madrid merkezinin doğusunda yer alan kısa adıyla bilinen Las Ventas dünyanın en önemli ve prestijli boğa güreşi arenasıdır. Mart ayında başlayan boğa güreşi sezonu Ekim ayına kadar devam etmektedir. Bu değişik İspanyol geleneği sizlerin ilgisini çekiyorsa bir bilet alıp izleyebilirsiniz. Boğa güreşleri genellikle öğrendiğim kadarıyla akşam 6 veya 7 gibi başlayıp 2-3 saat sürüyormuş. Farklı bir deneyim yaşamak isteyenlerin tercihi olabilir. Bu değişik İspanyol kültürünü biraz daha yakından tanım isterseniz arena içerisinde bir de müze vardır. Arena ismini aldığı bölgenin kötü şöhretinden almaktadır. Bu civarda genel evler ve tavernalar (ventas) görmek mümkündür.
ATOCHA TREN İSTASYONU (Estacion de Atocha)
Atocha mahallesinde yer alan Madrid’in merkez tren istasyonudur. Çok büyük bir tren istasyonu olmasının yanı sıra içerisinde dolaşırken adeta bir tropikal ormandaymışsınız gibi hava yaratıyor. Hatta treninizi beklerken havuzdaki balıkları ve kaplumbağaları izleyebilirsiniz. İstasyon 11 Mart 2004 yılında yaşanan terör saldırılarının düzenlendiği yerdir. Bu yüzden içerisinde 10 Haziran 2004’te bir anıtsal kubbe bulunmaktadır.
SANTİAGO BERNABEU STADYUMU (Estadio Santiago Bernabeu)
27 Ekim 1944 yılında başlanılana inşa çalışmaları Aralık 1947 yılında büyük bir törenle açılmış olup Madrid şehrinin spor kulübü olan Real Madrid’in ana kalesidir. Stat kapasitesi 81.000’dir.Ayrıca bu stat 2010 yılında UEFA Şampiyonlar Ligi finaline de ev sahipliği yapmıştır.
CAİXA FORUM
İsviçreli mimarlık firması olan Herzog & de Meuron tarafından tasarlanmıştır. 2001 ve 2007 yılları arasında Ferrovial tarafından inşa edilmiştir. 1900’lerden kalma bir elektrik santrali olan yapıda dikeyine bir bahçe yer almaktadır.
METROPOLİS BİNASI (Edificio Metropolis)
Madrid’in simgesi haline gelmiş olan bu bina Calle de Alacala ve Gran Via’nın köşesinde yer almaktadır. 1911’de Jules ve Raymond Fevrier tarafından La Union y el Fenix sigorta şirketi için tasarlanmıştır. En tepesinde Kanatlı zaferi temsil eden günümüzde Madrid şehrinin simgesi haline gelmiş olan heykelle donaltılmıştır. Daha evvelinden Kubbenin üzerinde La Union y el Fenix’in simgesi vardı. Ayrıca kubbenin yuvarlak olan bölümü 24 ayardan yapılmış 30.00 yaprak ile kaplıdır.
JAMBON MÜZESİ (Museo del Jamon)
Farklı deneyimler yaşamaya hazır olun. Gran Via üzerinde bulunan bu dükkan isminden de anlaşıldığı gibi Jambon Müzesi olarak işletilmektedir. Müze dediğime bakmayın Madrid’in en iyi jambonlarını burada tadabilir biraz paket yaptırıp evinize götürebilirsiniz. 1978 yılından beri hizmet veren restoran Madrid’de dolaşabileceğiniz müzeler arasındaki en lezzetli müze diyebilirim. İyi bir deneyim yaşamak istiyorsanız web sitesinden rezervasyon yaptırıp kendinize bir masa ayarlamanız en ideali olacaktır.
İSPANYOL MEYDANI (Plaza de Espana)
İspanyol başkenti Madrid’in merkezinde yer alan önemli meydanlardan bir tanesidir. Şehrin en önemli turistik meydanlarından bir tanesi olan İspanyol Meydanı, Gran Via’nın batı tarafında sona erdiği noktadadır. Meydanın tam ortasında ünlü İspanyol yazar Miguel de Cervantes Saavedra adına yaptılılmış olup yazarın en büyük yaratıcısı olduğu hikayenin kahramanlarından olan Don kişot ve Sancho Panza’nın bronz heykelleri yer almaktadır.
MADRİD’DE ALIŞVERİŞ
Buralara kadar gelmişken insan ister istemez bir şeyler almak istiyor tabi ki de. Şöyle belirtmek isterim ki şehirde bol miktarda H&M, Zara, Mango ve Blanco mağazası mevcut. Fakat alternatifler için sizlere birkaç bölge yazıyorum.
Sol-Salamanca
Madrid’e gelen turislerin elışveriş için tercih ettikleri bölgelerin en başında gelmektedir. Dünyaca ünlü markaların lansman mağazaları burada bulunmaktadır. Daha lüks mağazaları arıyorsanız bilinen isimleri ile Versace, Chanel, Louis Vuitton gibi mağazalar ise Calle Serrano caddesinde sıralanmaktadır.
Chueca, Malasana ve Fuencarral Caddesi
Çok sayıda moda markası, yükselen tasarımcılar, dövme salonları, iç tasarım mağazaları, çizgi roman, sanatsal ürün mağazaları, nadir kitap mağazaları bu civarda bulabileceğinizi unutmamak gerekir. Genellikle elit tasarımcıların yapmış olduğu kıyafetler buradaki mağazaların vitrinlerini süslemektedir.
El Rastro
Sokak pazarlarını sevenlerdenseniz El Rastro sisler için en iyi lokasyon diyebilirim. Latin mahallesindeki Ribera de Curtideorer ile Plaza de Cascorro’yu merkezine alan geniş bir bölgeyi kaplamaktadır. Gezginlerin alışveriş noktası olarak anıldığına olmuştur. Genellikle el işçilikleri giyim, mutfak ürünleri, küçük hediyeliklerin satıldığı pazardır.
El Mercado de San Miguel
1916 yıllarında inşa edilen yapı 2003 yılında özel yatırımcılar tarafından yeniden tamir edilerek halka açıldı. Madrid’in Plaza Mayor’a yürüme mesafesinde yer alan Pazar turistler arasında Madrid’in en popüler pazarlarındandır. Pazar geleneksel bir pazarın aksine taze hazırlanmış tapaslar, jambonlar, zeytin, fıtın ürünleri ve çeşitli lezzetleri içinde barındıran 30 dan fazla farklı satıcının oluşturduğu bir gurme pazarı diyebilirim. Olmazsa olmaz bira, şarap ve şampanyalarıda unutmamak gerek.
MADRİD MUTFAĞININ İNCİLERİ
İspanya’nın popüler yemekleri Madrid’de de yaygın olarak servis edilmektedir. Bu lezzetlere ek olarak Madrid ve çevresinde de bu bölgeye özgü lezzetlerde bulunmaktadır. Denemek isterseniz eğer bunlar;
Gallienjas ve Entresijos : Kuzu yağında kızartılmış paça diyebilirim. Madrid şehrinde oldukça geleneksel bir lezzettir.
Callos a la Madrilena : Türkiye ve Balkan bölgelerinde genellikle yediğimiz işkembenin baharatlı güveç hali. Madrid halkı oldukça seviyor diyebilirim.
Cocido Madrileno : Nohutlu et veya sebze güveç En büyük özelliği ise servis şeklidir. Çorba, nohut ve et ayrı ayrı servis ediliyor.
Oreja de Cerdo: Sarımsaklı kızartılmış domuz kulakları. Madrid halkının en popüler yemeği imiş.
Sopa de Ajo: Sarımsak çorbası, genellikle kırmızı biber, rendelenmiş İspanyol jambonu, kızarmış ekmek ve haşlanmış yumurta içeren zengin ve yağlı bir çorbadır. Bu çorbanın bir varyasyonu Sopa Castellana olarak bilinir.
İspanya’nın tam merkezinde bulunmasına ramen şehir kıyı bölgelerine oranla daha kaliteli deniz ürünlerine sahip olması ironiktir. Tabi bunun da bir bedeli olacak. Kıyı şehirlerine oranla biraz daha pahalıdır. Ama inanın bana deniz ürünlü tapasların tadını hiçbir şeye değişmem. Et ve et ürünleri ise İspanya ve özellikle Madrid’de baya baya iyi kalitededir. Köşe başlarındaki paninicilere uğrayarak bunu deneyimleyebilirsiniz. Düzgün bir TAPAS barına gittiğinizde ise içeceğinizle beraber ücretsiz tapas alabilirsiniz. Bunu da belirtmek isterim.