Merhabalar. Bir arkadaşımın çok sevdiğim bir lafı var. “Ne kadar dolaşırsan dolaş dönüp dolaşıp Paris’e geri gelirsin” Ne kadar da haklıymış. Hatta halk arasında da “Her yol Paris” gibi ibareler de yok değil. Genelde her seferinde Paris’i es geçeceğimi kendi kendime söylesem de ne yapsam Paris’ten vazgeçemiyorum. Bağımlılık gibi bir şey oldu Paris bende.
Öncelikle Paris hakkında bilgisi olamayanlara şöyle bir tavsiyem olacak. Kesinlikle gidin görün bu şehri. Her ne kadar son zamanlarda Afrika kökenli kişilerin istilasına uğrayıp her turistik noktada sizlere renkli iplerden zorla olsa bir şeyler satmaya çalışsalar da, bunu bir kenara bırakıp kendinizi Paris’in sokaklarında kaybolmaya bıraktığınızda emin olun her köşeden farklı bir sürprizle sizi selamlıyor olacaktır.
Biz Türklerin tatile yurt dışına gidelim dediklerinde genel anlamda iki yer geliyor. Bunlardan biri Roma diğeri ise Paris. Aşklar şehri romantiklerin aşklarını tazeledikleri yegane şehirlerden birisi bu şehir. Gündüzün şamatası gecesinin büyüsü ile karıştığında her zaman dolu dolu yaşayabileceğiniz bir şehir.
Diğer seyahatimin yanı sıra bu sefer geldiğimde şehir bir farklı geldi bana açıkçası. Hoş her geldiğimde bana farklı geliyor ama bu sefer daha farklı olmuştu benim için Paris. Konaklamamı Gare Du Nord civarında bulunan Vintage Hostelde gerçekleştirdim. Son derece kompleks bir yapı olmasının yanı sıra burayı ısrarla tercih etmenizi isterim. Nedeni ise en üst kattaki odalarının 2 kişinin anca sığabileceği minik balkonlarında oturup bir pizza ve bir bira eşliğinde Paris’i seyretmenizi sağlayan büyüsü diyebilirim. Ha öyle Eyfel felam gözükmüyor ama yine de kendine özgü bir sokağı ve bu sokağı kuşbakışı islemenizi sağlayan minicik bir de balkonu var. Ekonomik yolculuk yaptığım için genelde hostel tarzı konaklama noktalarını seçerim. Bu hostel iste bir kez daha gelirsem tek tercih sebebim olacaktır. Ki şunu da belirteyim yine geleceğim bu şehre.
Geçen seferde ki farklılıklardan söz edecek olursak. Euro 2016 zamanında denk geldiğim için bu sefer rota konusunda az da olsa sıkıntı yaşadığımı belirtmek isterim. Ama organizasyon bittiğinde her şey eski haline döndüğünü de söyleyebilirim. Euro 2016 sebebi ile Eyfel kulesi etrafında büyük bir eğlence noktası kurulmuş olup, maçları doyasıya izleme imkanı sunmuşlar insanlara.
Diğer başka bir konu ise Eyfel kulesi. Bu sefer baya bir güvenlik önlemi vardı. Gerek terör olayları olsun gerekse de Euro 2016 olsun Eyfel kulesinin bulunduğu bölgeye girebilmek için bile güvenlikten geçer olmuş herkes. Farklı bir konu ise kuleye çıkış konusu. Daha evvelinden tek bilet alıp en tepeye kadar çıkılabiliyordu. Bu sefer ki sistem çok daha faklı idi. Öncelikle Kuleye çıkmadan evvel bilet ofislerinden 11€ karşılığında bilet alıp ilk kata kadar çıkıyorsunuz. İlk katta 6€ daha verip en tepeye kadar çıkan asansöre binip en tepeye çıkabiliyorsunuz. Neden böyle bir şey yaptıklarını anlam veremiyorum. Daha evvelinden en alttaki bilet ofisinden ister ilk kat ister en tepeye çıkabileceğiniz bileti aynı yerden alabiliyordunuz.
Her ne kadar yorucu bir şehir olsa da benim için yine de doyamıyorum buraya. Yine geleceğimden, yeni yazı yazacağımdan emin olabilirsiniz. Saygılarımla.
05.07.2016-07.07.2016 Tarihli seyahatimdir.